A'LAK SÜRESİ
(Kurandan ilk nazil olan sûre
budur.)
بِسْمِ اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
اقْرَأْ بِاسْمِ
رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ {1}
1 — Yaratan Rabbının adıyla oku.
خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ {2}
2 — O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı.
اقْرَأْ
وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ {3}
3 — Oku, Rabbın nihayetsiz kerem sahibidir.
الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ {4}
4 — Ki O, kalemle öğretti.
عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ {5}
5 — insana bilmediğini Öğretmiştir.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Abdürrezzâk... Hz.
Aişe'nin şöyle dediğini nakletti: Rasûlullah'a gelen ilk vahiy uyku halinde
görülen sâdık rü'yâ şeklinde idi. Hangi rü'yâyı görürse mutlaka gün aydınlığı
gibi çıkardı. Sonra ona yalnızlık hoş gösterildi. Hirâ dağına gelip orada pek
çok gece ibâdete koyulurdu. Bunun için de azık alırdı. Sonra Hz. Hadîce'nin
yanına gelir ve yine azığım alır giderdi. Nihayet Hirâ mağarasında iken gerçek
anîden ona geliverdi. Melek orada iken gelip dedi ki: Oku. Rasûlullah (s.a.) der
ki: Ben; okuyamam ki, dedim.
Rasûlullah (s.a.) dedi ki: Melek beni aldı takatim
kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve; oku, dedi. Ben; okuyamam ki, dedim.
Sonra ikinci kez beni sıktı ve takatten kesildim. Sonra bırakıp; oku, dedi. Ben;
okuyamam ki, dedim. Bunun üzerine üçüncü kez tutup sıktı takatimi kesti. Ve
bırakıp dedi ki: «Yaratan Rabbının adıyla oku.» Bu âyeti «insana bilmediğini
öğretmiştir.» kavline kadar okudu. Nihayet Rasûlullah (s.a.) boyun ile omuz
arasındaki etleri titreyerek dönüp Hadîce'nin yanına geldi ve; beni örtün, beni
örtün, dedi. Korkusu ve titremesi gidinceye kadar onu örttüler.
Sonra dedi ki:
Ey Hadîce bana ne oluyor? Ve olanları Hz. Hadîce'ye anlattı,- kendimden
endişeleniyorum, dedi. Hz. Hadîce ona dedi ki: Hayır, .asla, Seni muştulanın.
Allah'a andolsun ki Allah seni hiç bir zaman için mahcûb etmez. Çünkü sen
akrabalarına gider gelirsin. Sözün doğrudur, sıkıntıya katlanır, müsâfire ikram
eder, haktan gelen musibetlere dayanırsın. Sonra Hadîce onu Varaka İbn Nevfel
İbn Esed İbn Abd'ül-Uzzâ İbn Kusayy'm yanma getirdi. Varaka, Hz. Hadîce'nin
amcasımn oğluydu. Câhiliyet devrinde Hıristiyan olmuş ve arap-ça yazı yazabilen
bir kişiydi. Arapça İncil'den Allah'ın dilediği kadarını yazmış ve sonra gözü
görmez bir ihtiyar olmuştu.
Hz. Hadîce dedi ki: Amcazadem, kardeşinin oğlunun
başına gelenleri -dinle. Varaka: Yeğenim ne gördün? deyince, Rasûlullah (s.a.)
gördüğü şeyleri ona bildirdi. Varaka dedi ki: Bu, Mûsâ (a.s.)ya inen Nâmûs-u
Ekber (Cebrail) dir. Ne olurdu keşke ben genç bir delikanlı olsaydım da, Allah
seni kavminin arasından çıkarırken yaşasaydım. Rasûlullah (s.a.) dedi ki: O,
beni kavmime karşı mı çıkaracak? Varaka dedi ki: Evet. Sana gelen gibi kime
gelmişse mutlaka o, kavmine karşı çıkarılmıştır. Eğer ben, senin günlerine
erişirsem sana kuvvetlice destek sağlar ve yardım ederim. Ne var ki Varaka fazla
durmadan vefat etti. Bir süre vahiy kesildi. Nihayet Rasûlullah (s.a.) —bize
ulaştığına göre— derin üzüntüye düştü ve pekçok kerre sabahleyin kalkıp
kendisini dağların tepesinden fırlatmak istedi. Ne zaman kendini atmak üzere
dağın tepesine çıktıysa, Cibril (a.s.) ona görünüp dedi kj; Ey Muhammed;
muhakkak ki sen, Allah'ın gerçek Ra-sûlüsün.
Bu haber onun ızdırâbıru
dindiriyor, gönlü huzur buluyor ye geri dönüyordu. Bir seferinde vahiy uzun süre
kesilince, aynı şekilde sabahleyin evinden çıktı. Dağın zirvesine ulaşınca
Cebrail görünerek ona aynı şekilde söyledi. Bu hadîs, Buhârî ve Müslim'in
Sahîh'lerinde, Züh-rî kanalıyla tahrîc,edilmiştir.
Biz, bu hadîsin senedini,
metnini ve muhtelif anlamlarını Buhârî şerhimizin baş taraflarında uzun uzadıya
açıkladık. İsteyen oraya başvurabilir. Hamd ve minnet Allah'a mahsûstur.
Kur'ân'dan ilk olarak inen mübarek ve değerli âyetler, aynı zamanda Allah'ın
kullarına merhamet ettiği ilk rahmet ve onlara ihsan ettiği ilk nimeti de dile
getirmektedir.
Bu âyetlerde insanın pıhtılaşmış kandan yaratıldığına, Hak
Teâlâ'nm ikramıyla bilmediği şeyleri öğrendiğine ve böylece ilim, şeref ve keramete nail olduğuna dikkat
çekilmektedir, Bu şeref öyle bir şereftir ki; insanların atası Âdem bu şerefle
meleklerden üstün kılınmıştır. İlim; bazan zihinlerde, bazan dilde/ bazan da
parmak ucuyla yazılan yazıda olur. Yani zihnî bilgi, lafzı bilgi ve resmî
bilgi. Resmî bilgi, ister istemez ilk ikisini gerektirir ama onlar bunu
gerektirmezler. Bu sebeple Allah Teâlâ: «Oku, Rabbm nihayetsiz kerem
sahibidir. Ki O kalemle öğretti. İnsana bilmediğini öğretmiştir.» buyuruyor.
Haberde vârid olur ki; bilgiyi yazıyla kaydedin, denilmiştir. Yine vârid olan
bir hadîste bildiğiyle amel eden kimseye Allah Teâlâ bilmediği şeylerin
bilgisini de ihsan eder, Duyuruluyor.
كَلَّا إِنَّ
الْإِنسَانَ لَيَطْغَى
{6}
6 — Hayır, insan azgınlık eder,
أَن رَّآهُ اسْتَغْنَى {7}
7 — Kendini müstağni gördüğü için.
إِنَّ إِلَى رَبِّكَ الرُّجْعَى {8}
8 — Dönüş şüphesiz ki ancak Rabbınadır.
أَرَأَيْتَ
الَّذِي يَنْهَى {9}
9 — O yasaklayanı gördün mü?
عَبْداً إِذَا صَلَّى {10}
10 — Bir kulu, namaz kılarken?
أَرَأَيْتَ إِن كَانَ عَلَى الْهُدَى {11}
11 — Gördün mü; ya o kul doğru yolda ise?
أَوْ
أَمَرَ
بِالتَّقْوَى {12}
12 — Veya takvayı emrettiyse?
أَرَأَيْتَ إِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى {13}
13 — Gördün mü; ya yalan saydı ve yüz çevirdi
ise?
أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَى {14}
14 — Bilmez mi ki; Allah gerçekten
görmektedir?
كَلَّا لَئِن
لَّمْ يَنتَهِ
لَنَسْفَعاً بِالنَّاصِيَةِ {15}
15 — Ama bundan vazgeçmezse; andolsun ki; onu
alnından tutup sürükleriz.
نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍ {16}
16 — Yalancı, günahkâr alnından.
فَلْيَدْعُ
نَادِيَه
{17}
17 — Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun.
سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَ {18}
18 — Biz de zebanileri çağırırız.
كَلَّا لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ {19}
19 — Sakın, sen ona uyma. Seode et ve yaklaş.
Allah Teâlâ insanın sevinç, azgınlık, şımarıklık ve
isyan içerisinde bulunduğunu ve kendisinin zenginleşip çok mal sahibi olunca bu
niteliklere büründüğünü haber veriyor, sonra da onu tehdîd ederek öğütle va'dini
bildirip: «Dönüş şüphesiz ki ancak Rabbınadır.» buyuruyor. Akıbet, dönüp
varılacak yer Allah'ın huzurudur. Allah, senin malından dolayı seni hesaba
çekecektir. Bu malı nereden topladın ve nereye harcadın? diye.
İbn Ebu Hatim der ki: Bize Zeyd İbn İsmâîl...
Abdullah'ın şöyle dediğini nakletti: İki aç gözlü asla doymaz: Bilgi sahibi ve
dünyalık sahibi. Ama bunun ikisi eşit değildirler. Çünkü ilim sahibi sürekli
Rahmân'ın rızâsını fazlalaştırırken, dünyalık sahibi isyana dalıp gider. Sonra
Abdullah: «İnsan azgınlık eder; kendini müstağni gördüğü için. Dönüş, şüphesiz
kkancak Rabbınadır.» âyetini okumuş. İlim sahipleri için de şu âyeti okumuş:
«Kulları içinde Allah'tan ancak bilginler korkar.» Bu rivayet merfû' olarak
Rasûlullah'a da ulaştırılmıştır ve nakledilen bu rivayette Rasûlullah (s.a.)
buyurur ki: İki aç gözlü hiç doymaz: İlim arayan ve dünya arayan.
«O yasaklayanı gördün mü? Bir kula namaz kılarken.» Bu
âyet-i celîle Ebu Cehil —Allah'ın la'neti onun üzerine olsun— hakkında nazil
olmuştur. Rasûlullah (s.a.) in Beytullah'm yanında namaz kıldığını görünce, onu
tehdîd etmiş fakat Allah Teâlâ önce ona en güzel öğütle öğüt vererek : «Gördün
mü; ya o kul, doğru yolda ise?» buyurmuştur. Yani sen ne biliyorsun, bu
yasakladığın kul işlediği fiilde doğru bir yolda ise? «Veya Takvayı emrettiyse»
kavliyle Allah korkusunu emretti ise, ya sen, namaz kıldığı için onu tehdîd edip
tartaklıyorsan?
«Bilmez mi ki; Allah gerçekten görmektedir?» Bu doğru
yolda olan kişiyi yasaklayan şu adam bilmez mi ki, Allah gerçekten onu görmekte
ve söylediğini duymaktadır. Sonra da yaptıklarından dolayı ona en uygun cezayı
verecektir. Sonra Allah Teâlâ va'dini belirtip tehdîd ederek buyuruyor
ki:
«Ama bundan vazgeçmezse; andolsun ki, onu alnından tutup
sürükleriz.» İçinde bulunduğu inâd ve azgınlıktan geri dönmezse andolsun ki onu
alnından tutup sürükleriz ve kıyamet günü simsiyah kılarız.
«Yalancı, günahkâr alından.» Ebu Cehrin alnı, sözünde
yalancı, yaptıklarında günahkâr ve hatalıdır.
«Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun.» Kavmini ve
aşiretini çağırsın ve onlardan yardım isteyip dursun.
«Biz de zebanileri çağırırız.» Bunlar azâb melekleridir.
Böylece o, bizim tarafdârlarımız mı, yoksa kendisinin tarafdârları mı yenilgiye
uğrayacaktır öğrenir.
Buhârî der ki: Bize Yahya, İbn Abbâs'tan nakletti ki;
Ebu Cehil şöyle demiş : Eğer Muhammed'in Kâ'be'de namaz kıldığını görürsem, onun
boynunu tepelerim. Rasûlullah (s.a.)a bu haber ulaşınca buyurmuş ki: Eğer o,
böyle yaparsa melekler onu yakalarlar. Sonra Buhârî der ki: Amr İbn Hâlid de Ubeydullah İbn Artır kanalıyla
Abdülkerîm'den bu rivayeti nakleder.
Keza Tirmizî ve Neseî de tefsirlerinde
Abdürrezzâk tarîkıyla bu rivayeti naklederler. İbn Cerîr Taberî de bu rivayeti
Ebu Küreyb kanalıyla... Ubeydullah İbn Amr'dan nakleder. İmâm Ahmed İbn Hanbel,
Tirmizî ve İbn Cerîr de Dâvûd İbn Ebu Hind kanalıyla İkrime'den nakleder ki, İbn
Abbâs şöyle demiş : Rasûlullah (s.a.) makamın yanında namaz kılıyordu, Hişâm
oğlu Ebu Cehil ona rastladı ve dedi ki: Ey Muhammed, ben sana bunu yasaklamamış
mıydım? dedi. Rasûlullah (s.a.) ona katı davranarak kendisini azarladı. Ebu
Cehil dedi Jâ : Ey Muhammed; beni neyle tehdîd ediyorsun? Allah'a andolsun ki
ben bu vâdî içinde tarafdârı en çok olan biriyim; Bunun üzerine Allah Teâlâ
buyurdu ki: «Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun, Biz de zebanileri çağırırız.»
İbn Abbâs dedi ki: Eğer Ebu Cehil topluluğunu çağır-saydı, azâb melekleri ânında
onu yakalarlardı. Tirmizî; bu hadîs, hasen, sahihtir, der.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize İsmâîl İbn Zeyd.. İbn
Abbâs' tan nakletti ki; Ebu Cehil şöyle demiş : Ben, Allah'ın Rasûlünü Kâ'be'nin
yanında namaz kılarken görecek olursam varır onun boynunu tepelerim. İbil^Abbâş
der ki: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu : Eğer o. bunu yapmış olsaydı, göz göre
göre melekler onu yakalarlardı. Eğer yahûdîler de ölümü temenni etmiş olsalardı,
hemen Oluverirler ve cehennemdeki yerlerini görürlerdi. Şayet peygambere meydan
okuyanlar meydan oku-jnak için çıkmış olsalardı; yurdlarına döndüklerinde ne
mallarını, ne _de ailelerini bulurlardı.
Yine İbn Cerîr Taberî der ki: Bize Abd İbn Humeyd...
Velîd'den nakletti ki İbn Abbâs şöyle demiş: Ebu Cehil dedi ki: Eğer Muhammed
bir daha makamın yanında namaz kılacak olursa, onu mutlaka Öldürürüm. Bunun
üzerine Allah Teâlâ : «Yaratan Rabbının adıyla oku.» âyetini indirdi ve nihayet
bu sûrenin «Ama bundan vazgeçmezse; andolsun ki onu, alnından tutup sürükleriz.
Yalancı, günahkâr, alından. Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun. Biz de
zebanileri çağırırız.» âyetine kadar olan kısım gelince Rasûlullah (s.a.) gidip
orada namaz kıldı. Ona seni Ebu CehiTden koruyacak nedir? denildiğinde buyurdu
ki: Benimle onun arasındaki alan savaşçılarla kapkara olmuştu. îbn Abbâs der ki:
Allah'a andolsun ki; eğer o harekete geçmiş olsaydı, halkın gözü önünde
melekler onu yakalarlardı.
İbn Cerîr Taberî der ki: Bize( İbn Abd'ül-A'lâ... Ebu
Hüreyre'den nakletti ki; Ebu Cehil şöyle demiş: Muhammed sizin aranızda yüzünü
ağartıp geziyor mu? Evet, demişler. O; Lât ve Uzzâ'ya andolsun ki, şayet onun bu
şekilde namaz kıldığını görürsem, boynunu tepelerim ve yüzünü toprağa sürerim.
Rasûlullah (s.a.) namaz kılarken Ebu Cehil onun yanma boynunu tepelemek üzere
geldi. Ebu Hüreyre der ki: Ebu Cehil'in
herhangi bir şey yaptığı görülmedi, yalnızca topuklarının üstünden geri dönüp,
eliyle kendisini koruyordu. Ebu Hüreyre der ki: Ebu Cehil'e; ne oldu sana?
denildiğinde, dedi ki: Doğrusu benimle onun arasında ateşten bir hendek vardı,
dehşet ve kanatlar doluydu. Ebu Hüreyre der ki: Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.)
buyurdu ki: Şayet o, bana yaklaşmış olsaydı; melekler tek tek onun uzuvlarını
yakalarlardı. Bunun üzerine Allah Teâlâ: «Hayır, insan azgınlık eder...»
âyetinden sûrenin sonuna kadar olan kısmı inzal buyurdu. îbn Cerîr Taberî; bu
kısmın Ebu Hüreyre'nin hadîsinde olup olmadığını bilmiyorum, der. Bu hadîsi
Ahmed îbn Hanbel, Müslim, Neseî ve İbn Ebu Hatim, Mu'temir İbn Süleyman
kanalıyla rivayet etmişlerdir.
«Sakın, sen ona uyma. Seccje et ve yaklaş.» Ey Muhammed
senin ibâdete devam etmeni engelleyen o kişiye uyma. Dilediğin zaman ona aldırış
etmeksizin dilediğin yerde namazını kıl. Muhakkak ki Allah, senin koruyucun ve
destekleyicindir. O, seni insanlardan korur. «Secde et ve yaklaş.» Müslim'in
Sahîh'inde vârid olan bir hadîste Abdullah îbn Vehb... Ebu Hürevre'den nakleder
ki. Rasûlullah (s.a.} sövle buvurmus:
Kulun Rabbına en yakın olduğu ân, secde ânıdır.
Binâenaleyh duayı _ çokça yapınız.
Daha önce Rasûlullah (s.a.)ın İnşikâk ve A'lak sûresini okuyunca secdeye gittiği nakledilmişti.
A'LAK SÜRESİ
(Kurandan ilk nazil olan sûre
budur.)
بِسْمِ اللهِ
الرَّحْمنِ
الرَّحِيمِ
Rahman ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
اقْرَأْ بِاسْمِ
رَبِّكَ الَّذِي خَلَقَ {1}
1 — Yaratan Rabbının adıyla oku.
خَلَقَ الْإِنسَانَ مِنْ عَلَقٍ {2}
2 — O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı.
اقْرَأْ
وَرَبُّكَ الْأَكْرَمُ {3}
3 — Oku, Rabbın nihayetsiz kerem sahibidir.
الَّذِي عَلَّمَ بِالْقَلَمِ {4}
4 — Ki O, kalemle öğretti.
عَلَّمَ الْإِنسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ {5}
5 — insana bilmediğini Öğretmiştir.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize Abdürrezzâk... Hz.
Aişe'nin şöyle dediğini nakletti: Rasûlullah'a gelen ilk vahiy uyku halinde
görülen sâdık rü'yâ şeklinde idi. Hangi rü'yâyı görürse mutlaka gün aydınlığı
gibi çıkardı. Sonra ona yalnızlık hoş gösterildi. Hirâ dağına gelip orada pek
çok gece ibâdete koyulurdu. Bunun için de azık alırdı. Sonra Hz. Hadîce'nin
yanına gelir ve yine azığım alır giderdi. Nihayet Hirâ mağarasında iken gerçek
anîden ona geliverdi. Melek orada iken gelip dedi ki: Oku. Rasûlullah (s.a.) der
ki: Ben; okuyamam ki, dedim.
Rasûlullah (s.a.) dedi ki: Melek beni aldı takatim
kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve; oku, dedi. Ben; okuyamam ki, dedim.
Sonra ikinci kez beni sıktı ve takatten kesildim. Sonra bırakıp; oku, dedi. Ben;
okuyamam ki, dedim. Bunun üzerine üçüncü kez tutup sıktı takatimi kesti. Ve
bırakıp dedi ki: «Yaratan Rabbının adıyla oku.» Bu âyeti «insana bilmediğini
öğretmiştir.» kavline kadar okudu. Nihayet Rasûlullah (s.a.) boyun ile omuz
arasındaki etleri titreyerek dönüp Hadîce'nin yanına geldi ve; beni örtün, beni
örtün, dedi. Korkusu ve titremesi gidinceye kadar onu örttüler.
Sonra dedi ki:
Ey Hadîce bana ne oluyor? Ve olanları Hz. Hadîce'ye anlattı,- kendimden
endişeleniyorum, dedi. Hz. Hadîce ona dedi ki: Hayır, .asla, Seni muştulanın.
Allah'a andolsun ki Allah seni hiç bir zaman için mahcûb etmez. Çünkü sen
akrabalarına gider gelirsin. Sözün doğrudur, sıkıntıya katlanır, müsâfire ikram
eder, haktan gelen musibetlere dayanırsın. Sonra Hadîce onu Varaka İbn Nevfel
İbn Esed İbn Abd'ül-Uzzâ İbn Kusayy'm yanma getirdi. Varaka, Hz. Hadîce'nin
amcasımn oğluydu. Câhiliyet devrinde Hıristiyan olmuş ve arap-ça yazı yazabilen
bir kişiydi. Arapça İncil'den Allah'ın dilediği kadarını yazmış ve sonra gözü
görmez bir ihtiyar olmuştu.
Hz. Hadîce dedi ki: Amcazadem, kardeşinin oğlunun
başına gelenleri -dinle. Varaka: Yeğenim ne gördün? deyince, Rasûlullah (s.a.)
gördüğü şeyleri ona bildirdi. Varaka dedi ki: Bu, Mûsâ (a.s.)ya inen Nâmûs-u
Ekber (Cebrail) dir. Ne olurdu keşke ben genç bir delikanlı olsaydım da, Allah
seni kavminin arasından çıkarırken yaşasaydım. Rasûlullah (s.a.) dedi ki: O,
beni kavmime karşı mı çıkaracak? Varaka dedi ki: Evet. Sana gelen gibi kime
gelmişse mutlaka o, kavmine karşı çıkarılmıştır. Eğer ben, senin günlerine
erişirsem sana kuvvetlice destek sağlar ve yardım ederim. Ne var ki Varaka fazla
durmadan vefat etti. Bir süre vahiy kesildi. Nihayet Rasûlullah (s.a.) —bize
ulaştığına göre— derin üzüntüye düştü ve pekçok kerre sabahleyin kalkıp
kendisini dağların tepesinden fırlatmak istedi. Ne zaman kendini atmak üzere
dağın tepesine çıktıysa, Cibril (a.s.) ona görünüp dedi kj; Ey Muhammed;
muhakkak ki sen, Allah'ın gerçek Ra-sûlüsün.
Bu haber onun ızdırâbıru
dindiriyor, gönlü huzur buluyor ye geri dönüyordu. Bir seferinde vahiy uzun süre
kesilince, aynı şekilde sabahleyin evinden çıktı. Dağın zirvesine ulaşınca
Cebrail görünerek ona aynı şekilde söyledi. Bu hadîs, Buhârî ve Müslim'in
Sahîh'lerinde, Züh-rî kanalıyla tahrîc,edilmiştir.
Biz, bu hadîsin senedini,
metnini ve muhtelif anlamlarını Buhârî şerhimizin baş taraflarında uzun uzadıya
açıkladık. İsteyen oraya başvurabilir. Hamd ve minnet Allah'a mahsûstur.
Kur'ân'dan ilk olarak inen mübarek ve değerli âyetler, aynı zamanda Allah'ın
kullarına merhamet ettiği ilk rahmet ve onlara ihsan ettiği ilk nimeti de dile
getirmektedir.
Bu âyetlerde insanın pıhtılaşmış kandan yaratıldığına, Hak
Teâlâ'nm ikramıyla bilmediği şeyleri öğrendiğine ve böylece ilim, şeref ve keramete nail olduğuna dikkat
çekilmektedir, Bu şeref öyle bir şereftir ki; insanların atası Âdem bu şerefle
meleklerden üstün kılınmıştır. İlim; bazan zihinlerde, bazan dilde/ bazan da
parmak ucuyla yazılan yazıda olur. Yani zihnî bilgi, lafzı bilgi ve resmî
bilgi. Resmî bilgi, ister istemez ilk ikisini gerektirir ama onlar bunu
gerektirmezler. Bu sebeple Allah Teâlâ: «Oku, Rabbm nihayetsiz kerem
sahibidir. Ki O kalemle öğretti. İnsana bilmediğini öğretmiştir.» buyuruyor.
Haberde vârid olur ki; bilgiyi yazıyla kaydedin, denilmiştir. Yine vârid olan
bir hadîste bildiğiyle amel eden kimseye Allah Teâlâ bilmediği şeylerin
bilgisini de ihsan eder, Duyuruluyor.
كَلَّا إِنَّ
الْإِنسَانَ لَيَطْغَى
{6}
6 — Hayır, insan azgınlık eder,
أَن رَّآهُ اسْتَغْنَى {7}
7 — Kendini müstağni gördüğü için.
إِنَّ إِلَى رَبِّكَ الرُّجْعَى {8}
8 — Dönüş şüphesiz ki ancak Rabbınadır.
أَرَأَيْتَ
الَّذِي يَنْهَى {9}
9 — O yasaklayanı gördün mü?
عَبْداً إِذَا صَلَّى {10}
10 — Bir kulu, namaz kılarken?
أَرَأَيْتَ إِن كَانَ عَلَى الْهُدَى {11}
11 — Gördün mü; ya o kul doğru yolda ise?
أَوْ
أَمَرَ
بِالتَّقْوَى {12}
12 — Veya takvayı emrettiyse?
أَرَأَيْتَ إِن كَذَّبَ وَتَوَلَّى {13}
13 — Gördün mü; ya yalan saydı ve yüz çevirdi
ise?
أَلَمْ يَعْلَمْ بِأَنَّ اللَّهَ يَرَى {14}
14 — Bilmez mi ki; Allah gerçekten
görmektedir?
كَلَّا لَئِن
لَّمْ يَنتَهِ
لَنَسْفَعاً بِالنَّاصِيَةِ {15}
15 — Ama bundan vazgeçmezse; andolsun ki; onu
alnından tutup sürükleriz.
نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍ {16}
16 — Yalancı, günahkâr alnından.
فَلْيَدْعُ
نَادِيَه
{17}
17 — Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun.
سَنَدْعُ الزَّبَانِيَةَ {18}
18 — Biz de zebanileri çağırırız.
كَلَّا لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ {19}
19 — Sakın, sen ona uyma. Seode et ve yaklaş.
Allah Teâlâ insanın sevinç, azgınlık, şımarıklık ve
isyan içerisinde bulunduğunu ve kendisinin zenginleşip çok mal sahibi olunca bu
niteliklere büründüğünü haber veriyor, sonra da onu tehdîd ederek öğütle va'dini
bildirip: «Dönüş şüphesiz ki ancak Rabbınadır.» buyuruyor. Akıbet, dönüp
varılacak yer Allah'ın huzurudur. Allah, senin malından dolayı seni hesaba
çekecektir. Bu malı nereden topladın ve nereye harcadın? diye.
İbn Ebu Hatim der ki: Bize Zeyd İbn İsmâîl...
Abdullah'ın şöyle dediğini nakletti: İki aç gözlü asla doymaz: Bilgi sahibi ve
dünyalık sahibi. Ama bunun ikisi eşit değildirler. Çünkü ilim sahibi sürekli
Rahmân'ın rızâsını fazlalaştırırken, dünyalık sahibi isyana dalıp gider. Sonra
Abdullah: «İnsan azgınlık eder; kendini müstağni gördüğü için. Dönüş, şüphesiz
kkancak Rabbınadır.» âyetini okumuş. İlim sahipleri için de şu âyeti okumuş:
«Kulları içinde Allah'tan ancak bilginler korkar.» Bu rivayet merfû' olarak
Rasûlullah'a da ulaştırılmıştır ve nakledilen bu rivayette Rasûlullah (s.a.)
buyurur ki: İki aç gözlü hiç doymaz: İlim arayan ve dünya arayan.
«O yasaklayanı gördün mü? Bir kula namaz kılarken.» Bu
âyet-i celîle Ebu Cehil —Allah'ın la'neti onun üzerine olsun— hakkında nazil
olmuştur. Rasûlullah (s.a.) in Beytullah'm yanında namaz kıldığını görünce, onu
tehdîd etmiş fakat Allah Teâlâ önce ona en güzel öğütle öğüt vererek : «Gördün
mü; ya o kul, doğru yolda ise?» buyurmuştur. Yani sen ne biliyorsun, bu
yasakladığın kul işlediği fiilde doğru bir yolda ise? «Veya Takvayı emrettiyse»
kavliyle Allah korkusunu emretti ise, ya sen, namaz kıldığı için onu tehdîd edip
tartaklıyorsan?
«Bilmez mi ki; Allah gerçekten görmektedir?» Bu doğru
yolda olan kişiyi yasaklayan şu adam bilmez mi ki, Allah gerçekten onu görmekte
ve söylediğini duymaktadır. Sonra da yaptıklarından dolayı ona en uygun cezayı
verecektir. Sonra Allah Teâlâ va'dini belirtip tehdîd ederek buyuruyor
ki:
«Ama bundan vazgeçmezse; andolsun ki, onu alnından tutup
sürükleriz.» İçinde bulunduğu inâd ve azgınlıktan geri dönmezse andolsun ki onu
alnından tutup sürükleriz ve kıyamet günü simsiyah kılarız.
«Yalancı, günahkâr alından.» Ebu Cehrin alnı, sözünde
yalancı, yaptıklarında günahkâr ve hatalıdır.
«Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun.» Kavmini ve
aşiretini çağırsın ve onlardan yardım isteyip dursun.
«Biz de zebanileri çağırırız.» Bunlar azâb melekleridir.
Böylece o, bizim tarafdârlarımız mı, yoksa kendisinin tarafdârları mı yenilgiye
uğrayacaktır öğrenir.
Buhârî der ki: Bize Yahya, İbn Abbâs'tan nakletti ki;
Ebu Cehil şöyle demiş : Eğer Muhammed'in Kâ'be'de namaz kıldığını görürsem, onun
boynunu tepelerim. Rasûlullah (s.a.)a bu haber ulaşınca buyurmuş ki: Eğer o,
böyle yaparsa melekler onu yakalarlar. Sonra Buhârî der ki: Amr İbn Hâlid de Ubeydullah İbn Artır kanalıyla
Abdülkerîm'den bu rivayeti nakleder.
Keza Tirmizî ve Neseî de tefsirlerinde
Abdürrezzâk tarîkıyla bu rivayeti naklederler. İbn Cerîr Taberî de bu rivayeti
Ebu Küreyb kanalıyla... Ubeydullah İbn Amr'dan nakleder. İmâm Ahmed İbn Hanbel,
Tirmizî ve İbn Cerîr de Dâvûd İbn Ebu Hind kanalıyla İkrime'den nakleder ki, İbn
Abbâs şöyle demiş : Rasûlullah (s.a.) makamın yanında namaz kılıyordu, Hişâm
oğlu Ebu Cehil ona rastladı ve dedi ki: Ey Muhammed, ben sana bunu yasaklamamış
mıydım? dedi. Rasûlullah (s.a.) ona katı davranarak kendisini azarladı. Ebu
Cehil dedi Jâ : Ey Muhammed; beni neyle tehdîd ediyorsun? Allah'a andolsun ki
ben bu vâdî içinde tarafdârı en çok olan biriyim; Bunun üzerine Allah Teâlâ
buyurdu ki: «Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun, Biz de zebanileri çağırırız.»
İbn Abbâs dedi ki: Eğer Ebu Cehil topluluğunu çağır-saydı, azâb melekleri ânında
onu yakalarlardı. Tirmizî; bu hadîs, hasen, sahihtir, der.
İmâm Ahmed İbn Hanbel der ki: Bize İsmâîl İbn Zeyd.. İbn
Abbâs' tan nakletti ki; Ebu Cehil şöyle demiş : Ben, Allah'ın Rasûlünü Kâ'be'nin
yanında namaz kılarken görecek olursam varır onun boynunu tepelerim. İbil^Abbâş
der ki: Rasûlullah (s.a.) şöyle buyurdu : Eğer o. bunu yapmış olsaydı, göz göre
göre melekler onu yakalarlardı. Eğer yahûdîler de ölümü temenni etmiş olsalardı,
hemen Oluverirler ve cehennemdeki yerlerini görürlerdi. Şayet peygambere meydan
okuyanlar meydan oku-jnak için çıkmış olsalardı; yurdlarına döndüklerinde ne
mallarını, ne _de ailelerini bulurlardı.
Yine İbn Cerîr Taberî der ki: Bize Abd İbn Humeyd...
Velîd'den nakletti ki İbn Abbâs şöyle demiş: Ebu Cehil dedi ki: Eğer Muhammed
bir daha makamın yanında namaz kılacak olursa, onu mutlaka Öldürürüm. Bunun
üzerine Allah Teâlâ : «Yaratan Rabbının adıyla oku.» âyetini indirdi ve nihayet
bu sûrenin «Ama bundan vazgeçmezse; andolsun ki onu, alnından tutup sürükleriz.
Yalancı, günahkâr, alından. Öyleyse topluluğunu çağırsın dursun. Biz de
zebanileri çağırırız.» âyetine kadar olan kısım gelince Rasûlullah (s.a.) gidip
orada namaz kıldı. Ona seni Ebu CehiTden koruyacak nedir? denildiğinde buyurdu
ki: Benimle onun arasındaki alan savaşçılarla kapkara olmuştu. îbn Abbâs der ki:
Allah'a andolsun ki; eğer o harekete geçmiş olsaydı, halkın gözü önünde
melekler onu yakalarlardı.
İbn Cerîr Taberî der ki: Bize( İbn Abd'ül-A'lâ... Ebu
Hüreyre'den nakletti ki; Ebu Cehil şöyle demiş: Muhammed sizin aranızda yüzünü
ağartıp geziyor mu? Evet, demişler. O; Lât ve Uzzâ'ya andolsun ki, şayet onun bu
şekilde namaz kıldığını görürsem, boynunu tepelerim ve yüzünü toprağa sürerim.
Rasûlullah (s.a.) namaz kılarken Ebu Cehil onun yanma boynunu tepelemek üzere
geldi. Ebu Hüreyre der ki: Ebu Cehil'in
herhangi bir şey yaptığı görülmedi, yalnızca topuklarının üstünden geri dönüp,
eliyle kendisini koruyordu. Ebu Hüreyre der ki: Ebu Cehil'e; ne oldu sana?
denildiğinde, dedi ki: Doğrusu benimle onun arasında ateşten bir hendek vardı,
dehşet ve kanatlar doluydu. Ebu Hüreyre der ki: Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.)
buyurdu ki: Şayet o, bana yaklaşmış olsaydı; melekler tek tek onun uzuvlarını
yakalarlardı. Bunun üzerine Allah Teâlâ: «Hayır, insan azgınlık eder...»
âyetinden sûrenin sonuna kadar olan kısmı inzal buyurdu. îbn Cerîr Taberî; bu
kısmın Ebu Hüreyre'nin hadîsinde olup olmadığını bilmiyorum, der. Bu hadîsi
Ahmed îbn Hanbel, Müslim, Neseî ve İbn Ebu Hatim, Mu'temir İbn Süleyman
kanalıyla rivayet etmişlerdir.
«Sakın, sen ona uyma. Seccje et ve yaklaş.» Ey Muhammed
senin ibâdete devam etmeni engelleyen o kişiye uyma. Dilediğin zaman ona aldırış
etmeksizin dilediğin yerde namazını kıl. Muhakkak ki Allah, senin koruyucun ve
destekleyicindir. O, seni insanlardan korur. «Secde et ve yaklaş.» Müslim'in
Sahîh'inde vârid olan bir hadîste Abdullah îbn Vehb... Ebu Hürevre'den nakleder
ki. Rasûlullah (s.a.} sövle buvurmus:
Kulun Rabbına en yakın olduğu ân, secde ânıdır.
Binâenaleyh duayı _ çokça yapınız.
Daha önce Rasûlullah (s.a.)ın İnşikâk ve A'lak sûresini okuyunca secdeye gittiği nakledilmişti.