TAĞUTU İNKAR ve ALLAH (celle celaluhu)'A İMAN



Fethu'l-Mecid ala Şerhi Kitabi't-Tevhid
Müellif: Abdurrahman bin Hasan (rh.a)

بسم الله الرحمن الرحيم

Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:

"Andolsun ki biz her ümmete 'Yalnız Allah'a ibadet edin ve taguttan sakının.' diye (tebliğ etmesi için) bir rasul gönderdik. Allah içlerinden kimini doğru yola eriştirdi, kimine de sapıklık hak oldu. Yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonlarının nasıl olduğunu görün." (en-Nahl 16/36)

Bu ayette yer alan "tağut" kelimesi; haddi aşmak manasına gelen "tuğyan" sözcüğünden türemiştir.

Ömer bin Hattab (r.a.) şöyle diyor: "Tağut; şeytan demektir."

Cabir (r.a.) da şöyle diyor: "Tağut: Şeytanın kendilerine inip telkinde bulunduğu kahinlerdir."

Yukarıdaki her iki rivayet de İbni Ebu Hatim'den yapılmıştır.

İmam Malik (r.h.) tağutu şöyle tanımlamıştır: "Allah'tan (celle celaluhu) başka kendisine kulluk edilen herşey tağuttur."

Süleyman bin Abdullah diyor ki: "Bu tanım doğru olmakla beraber kendisine yapılan ibadete rıza göstermeyen kişi bundan müstesnadır."

Mücahid diyor ki: "Tağut kendisine muhakeme olunan ve işlerini idare eden insan kılığındaki şeytandır."

Ben de derim ki:

"Bu anlatılanlar, tağutun bütününü değil, sadece bazı yönlerini içeren tanımlardır.

En iyi ve en kapsamlı tanımı Allame İbni Kayyım (r.h.) yapmıştır:

"Tağut; kulun kendisi sayesinde haddi aştığı her ma'bud, uyulan ve itaat olunan her şeydir. Her kavmin ya da toplumun tağutu; Allah (celle celaluhu) ve Rasulü'nden başka kendisine muhakeme olunan, Allah'ın (celle celaluhu) dışında kendisine ibadet edilip, körü körüne tabi olunan veya Allah'ın (celle celaluhu) emri olup olmadığını bilmeden itaat ettikleri şeydir.İşte bunlar bu alemin tağutlarıdır. Tağut kapsamına giren şeyler konusunda ve insanların onlarla olan durumu dikkatle düşünülecek olursa onların büyük bir çoğunluğunun Allaha kulluktan yüz çevirip tağutlara kul oldukları Allah (celle celaluhu) ve Rasulüne (s.a.v.) itaatten yüz çevirip tağutlara itaat ettikleri görülür."

Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:

"Andolsun ki biz her ümmete 'Yalnız Allah'a ibadet edin ve tağuttan sakının.' diye (tebliğ etmesi için) bir rasul gönderdik..." (en-Nahl 16/36)

Teysirul Azizil Hamid'de şöyle diyor: "Her ümmet" ifadesi her taife ve insanlığın her dönemi anlamındadır. 'Yalnız Allah'a ibadet edin ve tağuttan sakının.' Yani Bir olan Allaha ibadet edin ve onun dışındakilere ibadet etmeyi bırakın. Mahlukat bunun için yaratılmış, rasuller bunun için gönderilmiş, kitaplar bunun için indirilmiştir.

Bu ayette Allah (celle celaluhu), her topluma bir rasul gönderdiğini ve onlara bir tek Allah'a (celle celaluhu) kulluk etmelerini, başka varlıklara kulluk etmekten uzak durup, onları terk etmelerini emrettiği haber veriyor. Bu ayet "La ilahe illallah" kelimesinin manasıdır. Aynı bu kelime-i tevhid gibi nefy ve isbatı içerir. "Allah'a ibadet edin" isbat yani kabul, "tağuttan sakının" nefy yani redd kısmıdır. Bu ayet İslamın kaçınılmaz olarak red ve kabulu içerdiğini gösterir. Tek olan Allaha ibadeti kabul etmek, ve onun dışındakilere ibadet etmeyi reddetmek...İşte bu Kafirun suresinin anlattığı tevhiddir.

Aynı şekilde başka bir ayette Allah (celle celaluhu) şöyle buyuruyor:

فمن يكفر بالطاغوت ويؤمن بالله فقد استمسك بالعروة الوثقى لا انفصام لها

"... O halde kim tağutu inkar edip Allah'a inanırsa, kopmayan, sağlam bir kulpa yapışmıştır..." (el-Bakara 2/256)

İşte bu, "La ilahe illallah" kelimesinin manasıdır. "Urvetü'l-vuska" yani sağlam kulpdan kasıt budur.

Süleyman bin Abdullah diyor ki: Tağutu reddetmenin içersine ona buğzetmek, ondan tiksinmek ve ona ibadet etmeye hiç bir şekilde rıza göstermemek de dahildir.

İbni Kesir bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: "Bütün rasuller insanları Allah'a (celle celaluhu) ibadet etmeye çağırır, Allah'tan (celle celaluhu) başkasına kulluk etmekten sakındırırlar. Allah (celle celaluhu) çeşitli dönemlerde insanlara rasuller göndermiştir. Allah (celle celaluhu) ademoğulları arasında şirkin ilk defa baş gösterdiği Nuh (as) kavminden -ki yeryüzüne gönderilen ilk rasul odur-, son rasul olan Hz. Muhammed'e (s.a.v.) kadar -ki davetini doğu ve batıda insan ve cin herkes duymuştur- her dönemde, yeryüzüne nebi ve rasuller göndermiştir. Hepsi de Rabbimizin şu ayetinde buyurduğu gibidir:

وما أرسلنا من قبلك من رسول إلا نوحي إليه أنه لا إله إلا أنا فاعبدون

"Senden önce hiçbir rasul göndermedik ki ona: 'Benden başka ibadete layık ilah yoktur; şu halde bana kulluk edin!' diye vahiyetmiş olmayalım." (el-Enbiya 21/25)"