Kur'an'da Kulluk
Kavramı
(Kulluk Makamı)
بسم الله الرحمن الرحيم
Nuh'un (a.s.) dilinden
şunları aktarıyor:
"Allah'a itaatla
(ibadet) kulluk edin. Sizin O'ndan başka itaatla sorumlu olduğunuz bir
ilâhınız yoktur!" (A'raf:
7/59)
Bütün nebi ve rasuller de
zaten sadece bu maksat için gönderilmişlerdir. Hud (a.s.), Şuayb, Salih ve diğer
bütün nebiler de insanlara aynı şeyi söylemişlerdir.
"Allah
(c.c)'tan
başka hiç kimseye bir borcunuz yoktur, onun için sadece O'na itaatla
(ibadet) kulluk ediniz!"
Evet hepsi de böyle
demişlerdir.
Yüce Allah
buyuruyor:
"Yemin ederim ki biz,
her topluluğa, "Allah'a itaatla kulluk edin, O'ndan başkasına itaatla kulluk
etmeyin!" diye ikaz eden nebi ve rasul göndermişizdir Fakat onların kimi itaat
etmiş, kimileri ise gerçeği reddetmiş sapıklığa düşmüşlerdir." (Nahl:
16/36)
"Biz senden evvel
gönderdiğimiz bütün nebi ve rasulere şöyle buyurmuşuzdur:
Gerçek şudur ki; benden
başka ilâh
(ibadet itaat ve kulluk edilecek hiçbir merci) yoktur, o halde sadece
bana itaatla kulluk edin!" (Enbiya:
21/25)
"Ey nebi ve rasuller!
Sizin için temiz helal saydığımız nimetlerimizden yiyin ve dediğimiz biçimde
yaşayın. Ben her ne yaparsanız bilen ve görenim. Şu insanlar, sizin için tek bir
topluluktur ve size bağlıdır. Sizin indinizde hiç birinin öbürüne üstünlüğü
yahut eksikliği yoktur. Onlar sizin ümmetiniz, ben de sizin Rabbinizim, onun
için yalnız benden korkun!" (Mü'minun:
23/51-52)
İtaatla kulluk görevi öyle
bir temel görevdir ki, Allah (c.c) bizzat kendi Rasûlünüde
bu görevle görevlendirmiştir: (Rasûlü için de ölünceye kadar lüzumlu kılmış ve
emretmiştir.)
"Ölüm gelip seni
alıncaya kadar Rabbine itaatla kulluk et" (Hicr:
15/99)
Gene yüce Allah (c.c),
melekleri de tıpkı Rasuller gibi kendisine kul olmakla yükümlü saymıştır.
İşte Kur'an
ayeti:
"Göklerde ve yerde her
ne varsa hepsi de O'nundur. O'nun huzurunda olanlar O'na kulluk etmekten asla
büyüklenip kaçmazlar, onlar yorulmazlar da. Ve yine onlar gece - gündüz demeden
O'nun emirlerini tekrarlarlar ve her türlü zaaftan uzak tutarlar" (Enbiya: 21/19-20)
Bir başka
ayet:
"Hiç şüphe yok ki,
Allah'ın huzurunda olanlar, O'na kulluk etmekten asla küçüklük duymazlar. Daima
O'nu hatırlarlar ve büyüklüğü karşısında boyun eğerler" (Araf:
7/206)
Yüce Allah kibirlerinden,
büyüklük taslamalarından ötürü itaatla kulluktan kaçanları kötülüyor ve tehdid
ediyor:
"Rabbiniz buyurdu ki;
"Ben'den taleb edin, Ben de vereyim. Kendini büyük sanıp bana kulluk yapmaktan,
Ben'den istemekten kaçınanlar horlanmış ve hakir bir biçimde cehenneme
girecekleredir" (Mü'min: 40/60)
Yine yüce Allah,
yaptıklarıyla, işledikleriyle cenneti hak etmiş insanları da kul olarak
vasıflandırıyor ve buyuruyor ki:
"O kafur bir pınardır
ki, onu ancak Allah'ın kulları içerler, onu nereye olursa akıtırlar, kolayca
kullanırlar" (İnsan: 76/6)
İşte başka
ayetler:
"O acıyan yüce Allah'ın
kulları ki, onlar yeryüzünde vekar ile büyüklenmeden gezerler, beyinsizler
kendilerine söz söyledikleri laf attıkları zaman "haydi işinize gidin" der başka
cevap vermezler. Gene o kullar ki, geceleri Rableri için secdeye kapanırlar ve
kıyam ederler" (Furkan:
25/63-64)
Hicr Suresinin 39 ve 40.
ayetinde,
"Şeytan, "Rabbimin beni
azdırdığı gibi, ben de muhakkak O'nun kullarını azdıracağım, yeryüzünde fenalık
yapmalarına vesile olacağım. Ancak onlardan samimi inananları ebette ki
azdıramam" dediği zaman, yüce Allah, "İşte
bu söylediğinde doğrusun! Benim emirlerime samimi bir biçimde inanıp kulum
olanlar üzerinde senin hiçbir hükmün yoktur ve olamaz da. Ancak sapıklar senin
gösterdiğin azab yolunda gider olsunlar" (Hicr:
15/41-42-43)
Ortağı bulunmayan, hükümde
hiç kimseyi kendisine eş kabul etmeyen yüce Allah, meleklerini de kul olarak
vasıflandırıyor.
İşte
ayetler:
"Rahman evlat edindi
dediler. O'nun şanı bu halden çok yücedir, böyle zaaflardan uzaktır. Hayır
onların evlat dedikleri, Allah'ın ikramına ulaşmış kul'dan başka bir şey
değildir"
(Enbiya: 21/26)
"Bunlar sözleriyle asla
Allah'ın önüne geçemezler, olduğu gibi O'nun emri ile hareket ederler.
Önlerindeki de arkalarındakileri de O bilir. Bunlar O'nun rızasını kazanmış
olanlardan başkasına şefaat da edemezler. Onlar Allah korkusuyla tir tir
titreyen kullardır" (Enbiya:
21/36-38)
"Allah bir evlat edindi
dediler. Yemin ederim ki çok çirkin bir söz söylediler. Onlar Allah'ın bir oğlu
olduğunu iddia ettikleri zaman neredeyse gökler paramparça olacak, yer
yarılacak, dağlar dağılıp dökülecekti. O Allah'a evlat edinmek asla
yakıştırılamaz. Yerlerde ve göklerde her ne varsa hiç istisnasız O'na kul olarak
yaratılmışlardır. Andolsun O bunları hem topluca hem de teker teker sayıp döküm
etmiştir. Ve onların her biri tek tek, bir başına O'nun huzuruna
gelecektir" (Meryem: 19/88-93)
"Ulûhiyet" izafe
edilen (Kendisine
"ilah" nazarıyla bakılan) ve Allah'ın oğlu olduğu iddia edilen İsa (a.s.)
hakkında yüce Allah şöyle buyuruyor:
"O (İsa) bizim
nimet vediğimiz, İsrailoğullarına bir ibret dersi alsınlar diye örnek yaptığımız
kulumuzdan başka hiçbir şey değildir" (Zuhruf:
43/59)
İşte bundan ötürü Allah'ın
Rasûlü şu sözleri söylemiştir:
"Hıristiyanların, Meryem oğlu İsa'yı uçurdukları gibi, siz de beni
lüzumdan çok methederek uçurmayınız. Ben ancak bir kulum. Bana onun için sadece
Allah'ın kulu ve Rasulu deyiniz"
(Buhari, Enbiya: 48; Darimi, Rikak: 68; Ahmed: 1/23-24-47)
)
Allah (c.c), Resûlünü (s.a.v) en yüce hali olan "Miraç" anında bile
"kul" olarak vasıflandırıyor:
"O Subhan ki, kulunu
geceleyin götürdü" (İsra: 17/1)
Vahiy'den bahsederken de
yine kul deyimini kullandı:
"Kuluna vahyettiği şeyi
vahyetti" (Necm: 53/10)
Dua, isteme hakkında da
şöyle buyurdu:
"Şu gerçek
vahyedilmiştir: Allah'ın kulu O'ndan istemeye kalktığında, neredeyse onlar
(cinler) etrafında keçeler gibi dertop oluyorlardı" (Cin: 72/19)
Kur'an'ın doğruluğu
hakkında Yüce Allah meydan okuyup diyor ki:
"Eğer kulumuza kısım
kısım indirdiğimiz Kur'an'ın bizden geldiğinde şüpheniz varsa. O zaman onun
içindeki surelere benzer bir tanecik sure getirin de görelim!" (Bakara: 2/23)
Başlangıçtan bu yana
naklettiğimiz bütün Kur'an ayetlerinde kul ve kulluğun vasıflarından
bahsedilmektedir.
Bütün bu ayetlerden
anlaşılmaktadır ki, dinin tamamı itaatla kulluğun ifade ettiği mana
içindedir.