بسم الله الرحمن الرحيم
Günah konusuna gelince:
Kul için "günah
işlemem" diye bir mesele olamaz. İnsan bütün günahlardan kaçacak kadar güçlü
değildir. Onun için günah işlememek değil, işlenen günahı günah bilerek, o
günahdan tevbe etmektir, uzaklaşmaktır. Kula yakışan budur.
Günahlarından tevbe ile
uzaklaşıp, kötü sonuçlarına rıza göstermek kul için vacibdir.
Yüce Allah bu konuda
buyurmaktadır:
"Başına gelen belalara
sabret. Allah'ın vaadi haktır ve işlediğin suçtan ötürü istiğfar et,
bağışlanmanı iste" (Mü'minun:23/55)
"Eğer siz sabırlı olur,
korunursanız, oların hileleri size hiçbir zarar vermez" (Al-i İmran: 3/186)
Yusuf (a.s.) şöyle
demişti:
"Doğrusu kim Allah'tan
korkar ve içine düştüğü felaketlere sabrederse, muhakkak ki Allah bu
sabredenleri sabırlarından ötürü mükafatlandırır" (Yusuf: 12/90)
Kulların günahları da aynen
böyle bir statü içindedir. Çünkü en büyük musibet günah işleyip Allah (c.c)'ın gazabına muhatab olmaktır.
Onun için her Müslümanın,
(kudreti
nisbetinde) elinden
geldiği kadar;
- İyiliği emretmesi,
kötülükten alıkoyması,
- Allah yolunda kâfirlerle
ve münafıklarla cihad eylemesi;
- Allah'ın dostlarını
dost, düşmanlarını ise düşman bilmesi;
- Allah için sevmesi ve
Allah için buğz etmesi üzerine vacibdir.
Yüce Allah
buyuruyor:
"Ey iman edenler!
Düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dostlar edinmeyin. Siz onlara sevgi
gösteriyorsunuz. Halbuki onlar Hak'tan size geleni (Kur'an'ı) inkar
ettiler. Rabbiniz Allah'a iman ediyorsunuz diye sizi ve Peygamberi
(Mekke'den) çıkarıyorlardı. Eğer sizler, benim yolumda ve rızam uğrunda
cihad için çıktınızsa (düşmanlarımı dost edinmeyin!). Siz onlara sevgi
göstererek sır veriyorsunuz. Halbuki Ben, sizin gizlediklerinizi de,
açıkladıklarınızı da hep bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, artık hak yolun
ortasından sapmıştır.
Eğer onlar size üstün
gelirlerse, hepinize düşman kesilirler ve size ellerini, dillerini kötülükle
uzatırlar, küfretmenizi arzu ederler.
Ne hısımlarınız, ne de
evlatlarınız size asla fayda vermez. Allah, kıyamet gününde aranızı ayıracaktır.
Allah, bütün yaptıklarınızı en iyi görendir.
Gerçekten sizin için
İbrahim'de ve beraberindekilerde güzel bir örnek vardı. Hani kavimlerine şöyle
demişlerdi: "Biz sizlerden ve Allah'dan başka taptıklarınızdan beriyiz. Siz bir
olan Allah'a iman edinceye kadar sizi tanımıyoruz Sizinle aramızda ebedi
düşmanlık ve kin baş gösterdi" (Mümtehine:
60/1-4)
"Allah'a ve ahiret
gününe imanda sebat eden hiçbir kavmin, Allah'a ve Rasule düşmanlık eden
kimselerle, isterse bunlar onların babaları, yahut oğulları, veya biraderleri,
yahut soysopları olsunlar, dostluk kurduklarını görmezsin. Onlar o kimselerdir
ki, Allah imanı kalplerine yazmış, ve kendinden bir ruh ile desteklemiştir"
(Mücadele: 58/22)
"Öyle ya! Biz
Müslümanları o günahkarlar gibi yapar mıyız hiç?" (Kalem: 68/35)
"Yoksa biz, bize iman
edip de güzel güzel hiçbir ard niyetsiz emirlerimizi yaşantılarına aksettiren
Müslümanlarla, yeryüzünde fesat ve bozgunculuk yapanlarla bir mi tutacağız? Veya
Allah'tan korkanları, hesaba almayan ve doğru yoldan sapanlarla aynı mı
sayacağız?" (Sad: 38/28)
"Yoksa kötü işler yaparak cezaya
müstahak olanlar, iman etmiş ve güzel güzel iman ettiği Allah kanunlarını
hayatlarına tatbik etmiş gibi mi davranacağımızı sanıyorlar kendilerine? Ölüm ve
dirimleri aynı mı olacak sandılar? Bu zanları kendileri için ne kadar aldatıcı
ve kötü bir son getirecek" (Casiye:
45/21)
"Körle gören, karanlıkla
aydınlık, gölgelikle sıcaklık nasıl ki bir değildir, ölü ile diri de
öyledir" (Fatır: 35/19-20)
"Allah'a hükmünde ve
kudretinde ortak koşanlarla, O'nu ait olduğu müstesna yere ortaksız oturtanların
durumuna dair Allah şöyle bir misal vermiştir: Köle bir adam ki, onun bir takım
ortakları ve efendileri var. Her biri kendisine ayrı ayrı yol gösterip emirler
verecek çekiştirip duruyorlar. Diğer bir köle de tek bir insana, özel bir
efendiye sahip ve tek bir adamdan emir alıyor ve asla kafası karışmıyor. Bu iki
köle arasında bir büyük fark yok mudur?" (Zümer: 39/29)
"Allah şöyle örnek
getirdi: "Hiçbir şeye gücü yetmeyen memlûk bir kul, bir de hür bir zat ki,
kendisine tarafımızdan güzel rızklar verilmiştir. O bu verdiklerimizden gizli
aşikar bizim rızamız yolunda harcamaktadır. Bu iki insan hiç eşit olurlar mı?
Bütün hamd Allah'ındır. Hayır onların çoğu bilmezler. Allah şu iki kişiyi de
örnek gösterdi: Bunlardan birisi dilsizdir, hiçbir şey
beceremeyerek
efendisinin omuzlarına yük olmaktadır. Efendisi ona ne iş verse yerine
getiremez. Şimdi böyle biri, doğru yola giderek adaleti emreden bir kimse gibi
olabilir mi?"
(Nahl: 16/
75-76)
"Cehennem ehli ile
cennet ehli bir olmaz asla. Cennet ehli, onlar ancak arzularına kavuşanlardır"
(Haşr: 59/20)
- Ve hak ile batıl ehlini,
- İtaat edenle isyan edeni,
- Fesad
güruhu (Bozguncu zümre)
ile saadet
erbabını (birleştirici)
olanı,
- Hidayet
yolcuları (doğru yolda
olanlarla) dalâlet
zümresini (iblisin
yolunda olanları),
- Sapıklar topluluğu ile,
raşidler cemaatını
(Söz, amel ve hal
bakımlarından şirkten uzaklaşmış bulunan kimseleri),
- Sadıklar
(dosdoğru olanlar) ile
yalancıları birbirinden
ayıran daha nice ayeti kerimeler vardır Kur'an-ı Kerim'de...