Kur’ân-ı Kerim’de VELA (Dostluk) Kavramı

VELA/DOSTUK
             

بسم الله الرحمن الرحيم

           Hamd alemlerin Rabbi olan Allah(c.c)’a Selat O’nun kulu ve Resulu Muhammed(s.a.v)‘e Selam da Aline Ashabına(r.a) ve biz Müminlerin üzerine olsun.
          Vela ve Bera konusu İslam’da bilinmesi gereken olmazsa olmaz meselelerindendir. Ancak günümüzde gerek kendilerini İslam’a nispet eden müşrik çoğunluk tarafından ve gerek kendilerini tevhide (selefe) nispet eden azınlık kafirler tarafından hemen hemen tüm İslam’ı kavramlarda olduğu gibi gerek atalarından devraldıkları yozlaştırılmış içeriği ile ve gerekse indi görüşleri çercevesinde yükledikleri manalar ile tüm İslamı kavramlarda bir kargaşa yaşandığı gibi İslam’ın temel kavramlarından biri olan ve anlaşılmadığında dinin de anlaşılıp yaşanamayacağı gibi ciddi bir tehlikeyi de beraberinde bukunduran VELA kavramı da bu yozlaşmadan ne yazık ki payını almıştir. Ancak Tevhidi sadece söylem olarak değil de eylem olarak da ruhlarında hissederek (içselleştirerek) yaşayanlar ve bunu yaparken Genelde tüm kavramlara konumuz itibari ile özelde de VELA kavramına Allah(c.c)’ın apacık Kur’an ayetlerini ve de Resulullah(s.a.v)’in sahih sünnetleri ile hareket edenler bu yozlaşmış anlayışın ve getirisi olan küfür ve şirk içerikli bir VELA anlayışı ve yaşayışının dışındadırlar.
       
Kur’ân-ı Kerim’de VELA (Dostluk) Kavramı

         “Vela” kavramı şu mânâlara gelir: dostluk, sırdaş, yardımcı, taraftar, hâkim, vâli, yönetici, koruyucu, sahip ve gözeten, yol gösterici, aydınlatıcı, mürşid, şefaat eden, koruyucu ve yücelten gibi sıfatlarla birlikte kullanılarak ayetlerde VELAnın ve Velâyetin mutlaka ilişkili olacağı Allah c.c  Resulullah s.a.v ve Müminler kavramlarının dikkat çekilmiş olduğunu görürüz.   
 
         "Bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır. Sizin için Allah'tan başka bir velî/dost ve bir yardımcı yoktur." (2/Bakara, 107)

          “Sen onların milletine/dinine uyuncaya kadar yahûdiler de hıristiyanlar da senden asla râzı olmazlar. De ki: ‘Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur.’ Sana gelen ilimden sonra eğer onların hevâlarına/arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir velî/dost, ne de bir yardımcı vardır.” (2/Bakara, 120)

           “Allah iman edenlerin velîsi (dostu ve yardımcısı)dır. Onları küfrün karanlıklarından (kurtarıp iman) nûr(un)a çıkarır. Küfredenlerin dostları ise tâğuttur. O da onları (insanî fıtratları olan İslâm’ın) nûrundan (ayırıp) karanlıklara çıkarır. İşte onlar ateş ashâbıdır (cehennemliktir). Onlar orada (bir daha çıkmamak üzere) ebedî kalıcıdırlar.” (2/Bakara, 257)   
                                                             
         “Mü’minler mü’minleri bırakıp da kâfirleri velî/dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah’tan ilişiği kesilmiş olur (artık O’ndan hiçbir şey beklemesin). Ancak onlardan (gelebilecek bir zarardan) korunmanız (takıyye) başkadır. Allah sizi kendisinin emirlerine karşı gelmekten sakındırıyor (Sakın hükümlerine aykırı davranıp düşmanlarını velî edinerek O’nun gazabına uğramayın). Dönüş, yalnızca O’nadır. De ki: ‘İçinizdekileri gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye gücü yetendir.” (3/Âl-i İmrân, 28-29)

           "... Allah, mü’minlerin velîsi/dostudur.” (3/Âl-i İmrân, 68)

            “Ey iman edenler! Sizden olmayanı dost, sırdaş edinmeyin. Onlar sizi şaşırtmaktan, size fenâlık etmekten geri kalmazlar. Sıkıntıya düşmenizi isterler. Öfkeleri ağızlarından taşmaktadır; sînelerinin gizlediği (içlerinde sakladıkları düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Size âyetlerimizi açıkladık, eğer düşünürseniz.” (3/Âl-i İmrân, 118) 

          “Mevlânız (Dost ve sahibiniz) Allah’tır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.” (3/Âl-i Imrân, 150)

          “Allah, düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gerçek bir velî/dost olarak Allah yeter, yardımcı olarak da Allah kâfidir.” (4/Nisâ, 45)

          “İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfir olanlar da tâğut yolunda savaşırlar. (Ey mü’minler!) siz şeytanın evliyâsı (velîleri, dost ve yandaşları, ordusu olan kâfirler) ile savaşın. Şüphesiz şeytanın hilesi zayıftır.” (Nisâ, 76)
          “Kim Allah’ı bırakır da şeytanı velî/dost edinirse, elbette apaçık bir ziyana düşmüş olur.” (4/Nisâ, 119)

           “Münâfıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri velî/dost, taraftar edinenler, onların yanında izzet (güç, onur ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet, yalnızca Allah'a aittir.” (4/Nisâ, 138-139)

          “Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp kâfirleri velîler edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah’tan apaçık olan kesin bir delil vermek mi istersiniz?” (4/Nisâ, 144)   

          “Ey iman edenler! Yahûdileri ve hıristiyanları velî/taraftar, dost edinmeyin, onlar birbirlerinin velîleridir/taraftarıdır. Sizden kim onları veli edinirse o da onlardandır….” (5/Maide, 51)
       
          “Sizin veliniz, ancak Allah, (O’nun) Rasûlü, rukû’ ediciler olarak namaz kılan ve zekâtı veren mü’minlerdir.” (5 Mâide, 55)

          "Kim Allah'ı, Rasûlünü ve iman edenleri velî/dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır." (5/Mâide, 56)

           “Ey iman edenler! Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyun (konusu) edinenleri ve kâfirleri velî olarak tutmayın. Ve eğer inanıyorsanız, Allah’tan ittika edin (korkup sakının).” (5/Mâide, 57)

          “Onlardan (Ehl-i Kitaptan) çoğunun, inkâr eden kâfirlerle dostluk ettiklerini görürsün. Nefislerinin onlar için (âhiret hayatları için) önceden hazırladığı şey ne kötüdür. Durum şu ki, Allah onlara gazab etmiştir ve onlar azap içinde devamlı kalıcıdırlar. Eğer onlar Allah'a, Peygamber’e ve Ona indirilene iman etmiş olsalardı, onları (müşrik, kâfir, hıristiyan, yahûdi ve münâfıkları) dost edinmezlerdi; fakat onların çoğu fâsıktır/yoldan çıkmışlardır. ” (5/Mâide, 80-81)

           “De ki: ‘Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah’tan başkasını mı velî/dost edineyim? De ki: ‘Bana müslüman olanların ilki olmam emrolundu.' Ve ‘sakın Allah'a şirk/ortak koşanlardan olma!’ (denildi.)” (6/En’âm, 14)

          “... Gerçekten şeytanlar, velîlerine/dostlarına sizinle mücâdele etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a şirk koşan müşrik olursunuz.” (6/Enâm, 121) 

          “Şüphesiz Biz şeytanları, iman etmeyenlerin velîleri/dostları kıldık.” (7/A’râf, 27)

           “Sensin bizim Velîmiz! Bizi bağışla ve bize acı; Sen bağışlayanların en iyisisin.” (7/A’râf, 155)

          “Şüphesiz ki benim velîm/koruyucum, Kitabı indiren Allah’tır. Ve O, bütün sâlihlere/iyilere de velîlik/koruyucu ve kollayıcılık eder.” (7/A’râf, 196)

           “Kâfirler, inkâr edenler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda dost olmazsanız yeryüzünde büyük fesat/kargaşa, büyük bozgun ve fitne çıkar.” (8/Enfâl, 73)

            “Ey iman edenler! Eğer iman yerine küfrü beğenip tercih etmişlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi bile velî/dost kabul etmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerin kendileridir.” (9/Tevbe, 23)

           “De ki: ‘Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız, kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler (evler, konaklar, köşkler) size Allah’tan, Rasûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidâyete erdirmez.” (9/Tevbe, 24)

           “Mümin erkekler ve mü’min kadınlar, birbirlerinin velîsidirler. İyiliği (ma’rûfu) emrederler, kötülükten (münkerden) alıkorlar, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah’a ve Rasûlüne itaat ederler. İşte Allah onlara rahmet edecektir. Allah daima Aziz’dir (üstündür), Hakim’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).” (9/Tevbe, 71)

           “İyi bilin ki, Allah’ın velîlerine/dostlarına, korku yoktur, onlar mahzun da olacak değillerdir. Onlar, iman edenler ve takvâ sahibi olanlar (Allah’tan korkup sakınanlar)dır. Müjde, dünya hayatında ve âhirette onlarındır. Allah’ın sözleri için değişiklik yoktur. Işte büyük kurtuluş budur.” (10/Yûnus, 62-64)

           “Sakın zulmedenlere en ufak bir meyil duymayın, aksi halde size ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka velîleriniz yoktur. Sonra (Allah tarafından da) size yardım edilmez.” (11/Hûd, 113)

          “Dünyada ve âhirette benim Velî’m Sen’sin. Beni müslüman olarak öldür ve sâlihler arasına kat.” (12/Yusuf, 101)

          “. Onlar için O’ndan başka bir Vâlî (yardımcı, dost) yoktur.” (13/Ra’d, 11)

           “... Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların hevâlarına/arzularına uyarsan, işte o zaman Allah tarafından senin ne bir velîn/dostun, ne de bir koruyucun vardır!” (13/Ra’d, 37)

           “Onlar seni, sana vahyettiğimizden çevirip başka şeyi uydurmayı ve Bize atfetmeyi istediler ki, o zaman seni öz dost edineceklerdi. Biz seni sağlamlaştırmamış olsaydık, sen belki onlara biraz meyledecektin.” (17/İsrâ, 73-74)

           “... Onların (Göklerde ve yerde olanların), O’ndan başka bir velîsi/yöneticisi yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.” (18/Kehf, 26)

          “... Siz Beni bırakıp da şeytanı ve soyunu evliyâ/dostlar mı ediniyorsunuz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır.” (18/Kehf, 50)

           “Kâfirler Beni bırakıp da kullarımı evliyâ/dostlar edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kâfirlere bir konak olarak hazırladık.” (18/Kehf, 102)

           “...Allah’a sarılın, bilin ki Allah sizin mevlânızdır (sahibinizdir). O ne güzel mevlâ (sahip) ve ne güzel yardımcıdır!” (22/Hacc, 78; 66/Tahrim, 2)

           “İşte o gün, gerçek hükümranlık, çok merhametli olan Allah’ındır. Kâfirler için ise, o pek çetin bir gündür. O gün, zâlim kimse ellerini ısırıp şöyle der: ‘Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Yazıklar olsun bana! Keşke falancayı dost edinmeseydim! Çünkü zikir (Kur’an) bana gelmişken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan, insanı (uçuruma sürükleyip sonra) yapayalnız ve yardımcısız bırakmakta.” (25/Furkan, 26-29)

           “Seni tenzih ederiz (noksanlıklardan uzak tutarız), Sen bizim Velîmizsin” (34/Sebe’, 41)

           “Biz, dünya hayatında da, âhirette de sizin dostlarınızız.” (41/Fussılet, 31)
                     
           “... Zâlimlerin hiçbir dostu ve yardımcısı yoktur. Yoksa onlar Allah’tan başka velîler/dostlar mı edindiler? Halbuki, Velî/dost ancak Allah’tır.” (42/Şûrâ, 8-9)

          “Allah’a saygı duyup kötülükten sakınanlar (müttakîler) müstesnâ olmak üzere, (dünyada iken kötülükte) dost olanlar, o gün birbirlerine düşman kesilirler.”(Zuhruf, 67)

           “...Zâlimler için hiç bir velî/dost ve yardımcı yoktur.” (42/Şûrâ, 

          “...Onlar, Allah'a karşı sana hiçbir fayda veremezler. Doğrusu zâlimler birbirlerinin dostlarıdır. Allah da takvâ sahiplerinin dostudur.” (45/Câsiye, 19) 

           “Allah, iman edenlerin mevlâsı/yardımcısıdır. Kâfirlere gelince, onların mevlâsı (yardımcısı) yoktur.” (47/Muhammed, 11)

           “Muhammed Allah’ın rasûlü/elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kâfirlere karşı çetin (şiddetli), kendi aralarında ise merhametlidirler...”(48/Fetih, 29)

          “Mü’minler ancak kardeştir” (49/Hucurât, 10)

           “Allah'a ve âhiret gününe iman eden bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah’a ve Rasûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, imanı yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kalacaklardır. Allah onlardan râzı olmuş, onlar da Allah’tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, hizbullahtır, Allah’ın tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah’ın tarafında olanlardır.”    (58/Mücâdele, 22)

           “Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin. Onlar size gelen hakkı/gerçeği inkâr etmişken, onlara sevgi gösteriyorsunuz. Halbuki onlar Rabbiniz olan Allah'a inandığınızdan dolayı, Peygamber’i ve sizi yurdunuzdan çıkarıyorlar. Eğer siz Benim yolumda savaşmak ve rızâmı kazanmak için çıkmışsanız, onlara nasıl sevgi gösterirsiniz? Oysa Ben sizin gizlediğinizi de açığa vurduğunuzu da bilirim. Sizden kim bunu yaparsa, doğru yoldan sapmış olur. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkâr edip kâfir olmanızı istemektedirler.” (60/Mümtehine, 1-2)

          “Mü’min erkekler ve mü’min hanımlar birbirinin velîleri/dostlarıdır” (Tevbe, 71)

            “Şüphesiz Biz şeytanları, iman etmeyenlerin dostları kıldık.” (7/A’râf, 27)

          “Allah, düşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gerçek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir.” (2/Bakara, 45)

          “Allah’a saygı duyup kötülükten sakınanlar (müttakîler) müstesnâ olmak üzere, (dünyada iken kötülükte) dost olanlar, o gün birbirlerine düşman kesilirler[/b].” (43/Zuhruf, 67)

           “Allah iman edenlerin velîsi (dostu ve yardımcısı)dır. Onları küfrün karanlıklarından (kurtarıp iman) nûr(un)a çıkarır. Küfredenlerin dostları ise tâğuttur. O da onları (insanî fıtratları olan İslâm’ın) nûrundan (ayırıp) karanlıklara çıkarır. İşte onlar ateş ashâbıdır (cehennemliktir). Onlar orada (bir daha çıkmamak üzere) ebedî kalıcıdırlar.” (2/Bakara, 257)

          “Münâfıklara, kendileri için acı bir azap olduğunu müjdele! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (güç, onur ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet, yalnızca Allah'a aittir.” (4/Nisâ, 138-139)

          “...İzzet, üstünlük ancak Allah’ın, Peygamberinin ve mü’minlerindir. Fakat münâfıklar bunu bilmezler.” (63/Münâfıkûn, 8)ve yine bkz. 10/Yûnus, 65.

           “Allah'a ve âhiret gününe iman eden bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah’a ve Rasûlüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, imanı yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir...” (58/Mücâdele, 22)

          “Ey iman edenler! Eğer iman yerine küfrü beğenip tercih etmişlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi bile velî/dost kabul etmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zâlimlerin kendileridir.” (9/Tevbe, 23)

            “Mü’minler mü’minleri bırakıp da kâfirleri velî/dost edinmesinler. Kim bunu yaparsa Allah’tan ilişiği kesilmiş olur (artık O’ndan hiçbir şey beklemesin)...” (3/Âl-i İmrân, 28)

           Bu ve benzeri âyetler, çok net bir üslûpla, mü’min sayılmak için her çeşit müşrik ve kâfiri velî edinmekten kaçınmanın şart olduğunu ifade etmektedir. Allah sevgisiyle Allah düşmanlarının sevgisini kalbinde birleştirmesi mümkün olmadığından kâfirleri velî edinmek mü’mine yakışmaz. Allah’ı seven, O’nun düşmanlarına buğzetmek zorundadır. İmanla küfür arasında hiçbir yakınlık ve ilişki yoktur. Âyetler, kâfir ve müşriklere karşı muhabbet ve samimî dostluk gösterilmesine müsâade etmediği gibi, sorumluluğunu onlara bırakıp onları yönetici kabul etmelerine de izin vermez.
      Allah Teâlâ, mü’minleri, Allah’ın âyetlerini inkâr eden veya onlarla alay eden kâfirlerle birlikte oturmayı yasaklamakta “O (Allah), Kitap'ta size şöyle indirmiştir ki: Allah'ın âyetlerinin inkar edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya geçinceye) kadar kafirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kafirleri cehennemde bir araya getirecektir.”(4/Nisâ, 140) ve onların dünyadaki konforlarına ve servetlerine bakıp imrenmekten de nehyetmektedir:
          “Sakın kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının süsüne gözlerini dikme! Rabbinin (âhiretteki) rızkı hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir.” (20/Tâhâ, 131)

Mü’minler mü’minleri bırakıp da kâfirleri velî/dost edinmesinler”(3/Âl-i İmrân, 28)

Ayeti Kerimeler VELA/DOSTLUK kavramını net bir şekilde ortaya koymaktadırlar. Dinini ciddiye alanlar için anlaşılmayan bir durumun olduğunu zannetmiyorum. Ama İçinde nifak bulunduranlara gelince hangi delili getirirsen getirelim yine de bir kulp bulurlar. Onların sorunu delil değil başka hastalıklardır. Bu tarih boyunca böyle olmuştur. Ayet ve hadislerden açığa çıkan net anlayışları tatbikat sahasına geçirince  olabilecek menfi durumlara (ki bu durum her kişide değişiklik arzeder) İmanen ve İlmen hazır olmayanlar elbette ayan beyan delillerle tatmin olmaları mümkün değildir. Aradıkları şey batıllarını kamufle edecek sapık görüşlerdir.

Düşmanlık sadece kafirleredir