بسم الله الرحمن الرحيم
﴿
طَلَبُ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ ﴾
“İlim
öğrenmek, (kadın-erkek) her Müslümana farzdır”[1]
Sehâvî
(ö. 902/1496)
“Şerhu’l-Elfiyye”de
belirttiğine göre; bazı alimler, bu hadisin geliş yollarını bir araya
toplamıştır.
Suyûtî
(ö. 911/1505)’de, bu
hadisin geliş yollarını –az sonrada geleceği üzere- bir araya
toplamıştır.
Suyûtî
(ö. 911/1505)
“Dürerü’l-müntesire”de bu
konu ile ilgili olarak şöyle der: “Bu hadis, şu yollardan gelmiştir:
1.
Enes[2]
2.
Câbir
3.
Abdullah ibn Ömer
4.
Abdullah ibn Mes’ud[3]
5.
Abdullah ibn Abbâs[4]
6.
Hz. Ali
7.
Ebu Saîd el-Hudrî[5]
Bu
hadisin geliş yolların hepsinde çeşitli sözler söylenmiştir. Bu geliş
yollarının en güzeli; Katâde ile Sâbit’in, Enes’den rivayet ettiği yol ve
Mücâhid’in, Abdullah ibn Ömer’den rivayet ettiği yoldur.
İbn
Mâce’de, bu hadisi, Kesîr b. Şinzîr’den, o da Muhammed b. Sirîn’den, o da
Enes’den rivayet etmiştir.
Hadisin
ravisi, Kesîr hakkında görüş ayrılığı vardır. Fakat hadis, hasen’dir.
İbn
Abdilberr’de bu konu ile ilgili olarak şöyle der: “Bu hadis, çeşitli yollardan
rivayet edilmiştir. Fakat bunların hepsi de, illetlidir.
Ayrıca
İshâk b. Râhaveyh’den rivayet edildiğine göre; bu hadisin senedi hakkında
çeşitli sözler söylenmiştir. Fakat hadis, anlam bakımından sahih’tir.”
Bezzâr’da “Müsned”de dedi ki: “Bu hadis,
zayıf senedlerle, hz. Ali ile Enes yolundan rivayet edilmiştir.
Fakat bu
senedlerin en güzeli; İbrahim b. Sellâm’ın, Hammâd b. Ebi Süleymân’dan, onun da
İbrahim en-Nehaî’den, onun da Enes’ten rivayet ettiği yoldur.
İbn Sellâm dedi ki: Bu
konuda sadece Ebu Asım’ın, Enes’ten rivayet ettiği yolu biliyoruz.”
İbnü’l-Cevzî’de
“Minhâcu’l-kasideyn”de, bu hadisi, Ebu Bekr ibn
Ebi Dâvud’dan, o da Ca’fer b. Musâfir’den, o da Yahyâ b. Hassân’dan, o da
Süleyman ibn Kürm’den, o da Sâbit el-Bünânî’den, o da Enes’ten rivayet
etmiştir.
İbn Ebi Dâvud der ki:
“Babamın şöyle söylediğini işittim:﴿ طَلَبُ
الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ ﴾ "İlim öğrenmek,
(kadın-erkek her Müslümana) farzdır" hadisi hakkında bu
yoldan daha sahih olanı yoktur.”
Mizzî’de
dedi ki: Bu hadis, hasen derecesine ulaşan bir yoldan rivayet edilmiştir.
Derim
ki: Deylemî dedi ki: Bu hadis, şu yollardan da rivayet edilmiştir:
8. Übey
b. Ka’b
9.
Huzeyfe
10.
Selmân
11. Semure
b. Cündub
12.
Muâviye b. Hayde
13.
Eyyûb
14. Hz.
Aişe
15. Ebu
Hüreyre
16. Aişe
bint Kudâme
17. Ümmü
Hânî
Bu
hadislerin tahriclerini, "Ehâdisu'l-mütevatira"
(adlı
kitabımda) belirttim.” (Suyûtî’nin sözü burada bitmektedir.)
(Sehâvî’de)
“Mekâsıdu’l-Hasene”de
(bunlara) şunlardan gelenleri de ilave etmiştir:
18.
Hüseyin b. Ali
19.
Nübeyt b. Şerîd
Sehâvî
(ö. 902/1496) “daha
başkaları” ifadesini de kullanmıştır.
(Sehâvî
devamla der ki:) Irâkî, “İhyâ”ya
yaptığı büyük tahricde[6] bu
hadislerin tahrici hususunda sözü uzatmıştır.
Bütün
bunlara rağmen Beyhakî’de dedi ki: ‘Bu hadisin metni, meşhurdur. Fakat senedi,
zayıftır.’
Bu
hadislerin hepsi, zayıf yollardan rivayet edilmiştir.
İbnü’l-Cevzî’de
“İlelü’l-Mütenâhiye”de İmam
Ahmed’in şöyle söylediğini nakleder: ‘Bize göre, bu konuda herhangi bir şey
sabit olmamıştır.’
Yine
İshâk b. Râhaveyh’de dedi ki: ‘Bu hadis, sahih değildir. Fakat hadisin; abdest,
namaz, zekat, hacc ve daha çok bir yerde geçmesi, anlam bakımından sahih
(olduğunu göstermekte)dir.’
İbn
Abdilberr’de bu konuda İshâk b. Râhaveyh’in güzel açıklama ve izah yapması
sebebiyle onun bu görüşüne katılmıştır.
Hafız
Ebu Ali en-Nîsâbûrî’de bu konu ile ilgili olarak şöyle dedi: ‘Bu konuda Hz.
Peygamber (s.a.v)’den gelen (herhangi) bir sened sahih değildir.’
İbnu’s-Salâh’da,
bu hadisi, ‘sahih hadis’e değil de, ‘meşhur hadis’e örnek
getirmiştir.
Hâkim’de,
bu görüşe katılmıştır.
Fakat
Irâkî’de dedi ki: ‘“Tahrîcu’l-İhyâ”da
belirttiğim üzere, bazı hadis imamları, bu hadisin bazı geliş yollarının, sahih
olduğunu söylemişlerdir.’
Mizzî’de
dedi ki: ‘Bu hadisin geliş yolları, hasen derecesine ulaşmıştır.’ “(Sehâvî’nin
sözü burada bitmektedir.)
Hadis de
kast edilen husus şu da olabilir: Daha öncede geçtiği üzere, bu hadis, Enes’ten
normal bir şekilde 20 kadar
yoldan rivayet olunmuştur.
İbn
Şâhîn (ö. 385/995)
“Efrâd”da, bu
hadisi, Enes’ten (belli) bir senedle rivayet edip sonra da bu hadis hakkında
şöyle demiştir: “Hadis, garibtir.”
Sehâvî
(ö. 902/1496)’de der
ki: “(Derim ki:) Bu hadisin ravileri, sika (güvenilir) kimselerdir.”
İbnü’l-Kattân
(ö. 189/813), bu
hadisi, Enes’ten, Sellâm yolundan uzunca bir (senedle) getirip der ki: “Bu
hadis, garib olup senedi hasendir.”
Zehebî
(ö. 748/1347)’de
“Telhîsu’l-Vâhiyât”da
derki: “Bu hadis, bir çok zayıf yollardan rivayet edilmiştir. Fakat bu yolların
bazısı, sâlihtir.[7]”
Suyûtî
(ö. 911/1505)’de
derki: “Bu hadisin, 50 kadar
(geliş) yolunu bir araya topladım.. Bir çok yoldan gelmesinden dolayı, hadisin
sıhhatli olduğuna hükmettim ve bu hadisin dışında bu hadisin sıhhat derecesine
ulaşmış bir hadis daha bilmiyorum.”
Bu
meseleyi, Irâkî (ö. 805/1402)’den
gelen şu sözle birlikte değerlendirebilirsin: “Bazı imamlar, bu hadisin geliş
yollarından bazısının sahih olduğunu söylemişlerdir.”
(Suyûtî)
“Ta’likatü’l-Mutîfe”de, bu
hadisin geliş yolu ile ilgili olarak şunları söylemektedir: “Bizce, bu hadis,
sahih derecesine ulaşmıştır; çünkü bu hadisin 50 kadar
(geliş) yolunu buldum. Bunları, bir cüz’de topladım.”
(Suyûtî)
“Tebyîdü’s-Sahîfe”de ise
bu konuda şöyle der: “Bu hadisin metni, meşhurdur.”
Nevevî’de
“Fetevâ”da dedi
ki: “Bu hadis, anlam bakımından sahih olsa bile, zayıf bir hadistir.”
Hafız
Cemaleddin el-Mizzî’de dedi ki: “Bu hadis, hasen derecesine ulaşan bir yoldan
rivayet edilmiştir.”
(Derim
ki:) Bizce, bu hadis, sahih derecesine ulaşmıştır; çünkü bu hadisin,
50 kadar
(geliş) yolunu buldum. Bunları, bir cüz’de topladım.” (Suyûtî’nin sözü burada
bitmektedir.)
(Leknevî’de)
“Za’ferü’l-Emânî”de bu
hadis ile ilgili bazı şeyler söyledikten sonra şöyle der: “Kısacası: Bu hadisin
senedleri, gerçekten çoktur. Öyle ki hafız Suyûtî, bu hadisi, ‘mütevatir
hadisler’ içerisinde saymıştır.”
Belki de
Suyûtî, bu hadisi, “Fevâidu’l-Mütekâsire”de
anmıştır; çünkü bu hadisin, “Ezhâr”da
geçtiğini görmedim. Yine de doğruyu en iyi bilen Allah’tır.
* *
*
[1] Hz. Peygamber (s.a.v),
kendi döneminde kadın, erkek ve çocuk demeden herkesin ilim öğrenmesini teşvik
etmiştir. Hatta Hz. Peygamber (s.a.v), daha sağlığında yazı öğretim
meselesinde özellikle de kadınlarla da ilgilenmişt. Örneğin, hanımı Hafsa,
Şifa adlı bir kadından yazı yazmayı öğrenmişti.
İslam dininin aslının
korunmasında hicri ikinci asırdan itibaren gelişmeye başlayan İslami ilim
dalları, hep bu teşvik ve gayret sayesinde oluşmuştur.
[3] Taberânî, el-Kebir,
el-Evsat
[4] Taberânî,
el-Evsat
[5] Taberânî,
el-Evsat
[6] Ebu’l-Fadl el-Irâkî,
Gazâlî’nin “İhyâ” sında geçen hadisleri,
iki ayrı tasnifte tahric etmiştir. Birisi büyük, diğeri ise küçüktür. Büyük olan
tahricin adı, “İhbâru’l- ahyâ bi
ahbâri’l- İhyâ” şeklindedir. Küçük
olanın adı ise, “el-Muğnî an hamli’l-esfâr
fi’l-esfâr fi tahrici mâ fi’l-İhyâ” biçimindedir. Bu büyük
tahric ile küçüğü arasında orta boyda bir eseri daha mevcuttur. Bunun adı da,
“el-Keşfu’l-mübîn an
tahrici İhyâ-i ulûmiddîn” şeklindedir.
[7] “Sâlih” kelimesi, hadisçiler
arasında, sahih ve hasen gibi, dini meselelerde delil olarak kullanılmaya
elverişli hadisler için kullanılmış bir terimdir.