YALNIZCA ALLAH'IN VARLIĞINI İKRAR ETMEK, TEVHİD EHLİ OLMAK İÇİN YETERLİ DEĞİLDİR

YALNIZCA ALLAH'IN VARLIĞINI İKRAR ETMEK, TEVHİD EHLİ OLMAK İÇİN YETERLİ DEĞİLDİR

         Müşriklerin ibadetlerinde şirk koşmaları, ibadetlerinin bir gereği olarak ortak koştukları kimseler veya şeyler hakkında yarar ve zarar vereceklerine, kendilerini Allah'a daha çok yaklaştıracaklarına ve Allah katında kendileri için şefaatçi olacaklarına dair olan itikadları, onlar için kurbanlar kesmeleri, onları tavaf etmeleri için adak adamaları, onların huzurunda zelil bir biçimde kıyam etmeleri, secde etmeleri ve Allah'a inanmalarına rağmen, yaptıkları onları ibadetlerinde ortak koştukları için ne şirkten kurtarır ve ne de onlara bir yarar sağlar.

     Onlar, Allah'ın Rububiyetine inanıp ikrar etmeleri ve yaratıcıları olduğunu söylemelerine rağmen, ibadette O'na şirk koşmuşlardır. İşte bu da onları müşrik yapmıştır. Onların bu ikrarları itibara alınmaz. Çünkü onların şirk koşmaları amellerini yok etmiştir. Dolayısıyla "tevhid-i rububiyet"i ikrar etmeleri, onlara bir yarar sağlamamıştır, "tevhid-i rububiyet"i kabul eden kimsenin üzerine farz olan, Allah'ı aynı zamanda "tevhid-i ubudiyet"le de tevhid eylemektir. Bunu yapmadığı zaman önceki ikrarı tamamen bâtıl olur. Onlar cehennem ateşinin tabakaları arasında (ortak koştuklarına) şunu söyleyeceklerdir:
     Allah (cc) şöyle buyuruyor:
     "Allah adına andolsun ki, biz daha önce apaçık bir sapıklık içindeydik. Zira biz sizi âlemlerin Rabbiyle bir tutuyorduk." (Şuara: 97-98)

     Hâlbuki onlar, ortak koştuklarını her yönüyle Allah'a denk tutmamışlardı. Onları, ne zerrelerden bir zerreyi yaratıcılar ve ne de rızk verenler olarak görmedikleri ve tevhid-i ubudiyete karıştırmadıkları halde bu, onları putlarla Âlemlerin Rabbini denk tutanlardan etmişti.
     Allahu Teâlâ: "Onların çoğu ancak şirk koşarak iman eder." (Yusuf: 106) buyurmuştur.
     Onlardan çoğu putlara ibadet etmeden, Allah'ın kendilerini yarattığını, gökleri ve yeri varettiğini ikrar etmezler.

Gerçek odur ki, Allahu Teâlâ riyayı şirk olarak adlandırmıştır.
     Hâlbuki itaat eden (ibadette) Allah'tan başkasını maksad edinmemiştir. Ancak itaatiyle insanların kalplerinde bir makam sahibi olmayı arzu etmiştir. Murai (riyakâr) şüphesiz başkasının değil, Allah'ın kuludur. Fakat ibadetini, insanların kalplerinde bir makam elde etmek arzusuyla karıştırmıştır. (Allah) böylece o insanın amelini kabul etmeyip onu müşrik olarak adlandırmıştır.

     Ebu Hureyre'den (r.a) rivayet edilen bir hadiste, Allah'ın Rasulü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle diyor:
     "Allahu Teâlâ der ki: Ben, kendisine ortak koşulanların (şirkten) en münezzeh olanıyım. Kim bir amel işler ve onda bana ibadete başkasını ortak koşarsa, onu ve şirkini baş başa bırakırım." (Müslim, Sahih; Kitabu't-Tefsir; Tefsiru Sureti el-Casiye: c.4/2289 ve Kitabu'z-Zuhd ve'r-Rekaik; Babu Men Eşreke fî Amelini Gayrellahi: s.53, el-Beğavî, Mesabihu's-Sunne: c.1, s.20, c.3, s.4101, İbn Mace, es-Sunen; Kitabu'z-Zühd: (4203) c.2, s.1406, el-Munzirî, et-Terğibu ve't-Terhib: c.1, s.25, Ahmed İbn Hanbel, Müsned: c.3, s.215, 466, et-Tirmizî, es-Sunen: c.5, s.314)

     Hatta Allahu Teâlâ, Abdulharis diye ad koymanın bile şirk olduğunu bize haber vermiştir. Allahu Teâlâ kitabında: "Allah onlara salih bir (çocuk) verince, o ikisi onu kendilerine verdiğinde ona şirk koştular..." (A'raf: 190) (Bu ayeti Âdem ve Havva (a.s.) hakkında nazil olduğunu zannedenler olmuştur. Hâlbuki bu ayet Âdem ile Havva'nın (a.s.) soyundan gelen iki insan hakkındadır.)
     Semure İbn Cundûb'den, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle dedi:
     "Havva hamile kalırdı, ancak onun çocuğu yaşamazdı. İblis ona geldi ve dedi ki; senin çocuğunun yaşaması için onun ismini 'Abdulharis' koy. (Havva) çocuğun ismini öyle (Abdulharis) koydu ve o (çocuk) yaşadı. İşte bu şeytanın vahyi ve işidir. Allah Azze ve Celle ayetlerini indirdi. Bu şekilde bir isimlendirmenin şirk olduğunu İblis'in Haris olduğunu söyledi."
    

 Bu kıssa ed-Durru'l-Mensûr'da ve başka yerlerde geçmektedir. (Ahmed İbn Hanbel, Müsned: 19610 (Semure İbn Cundub hadisi), et-Tirmizî, es-Sunen; Kitabu't-Tefsir: 3077, ed-Durru'l-Mensûr: c.3, s.561-563, Ebu Hayyan, el-Bahru'l-Muhît: c.4, s.558'de: Âdem, Havva ve İblis arasında geçen bu konuşmalara dair Kur'an'da ve sahih hadiste bir şeyin sabit olmadığını söylüyor.)

(Tadhir'ul İtikad)