بسم الله الرحمن الرحيم
Hamd Allah'a mahsustur. Ondan yardım ve
bağışlanma dileriz. Ona tevbe eder, nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin
kötülüklerinden Allah'a sığınırız. Allah kime hidayet verirse kimse onu
saptıramaz, kimi de saptırırsa kimse onu doğru yola iletemez. Şehadet ederim ki
Allah'tan başka hiçbir ilâh yoktur. O, bir ve tektir, ortağı yoktur. Yine
şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve Rasûlüdür. Allah'ın salât ve selâmları
ona, aile halkına, ashabına, kıyamet gününe kadar onların izinden gideceklerin
hepsine olsun.
Kur'an-ı Kerim
Sözlükte Kur’ân "kaf, ra ve elif"
kökünden; okumak ya da toplamak anlamında bir mastardır. Bu mastar; şekillerinde
kullanılır. Tıpkı (bağışladı anlamındaki fiilin mastarının); diye gelmesi gibi.
Birinci (okumak) anlamı ile ism-i mef'ûl
anlamında "yani okunan şey" manasıyla mastar olur. İkinci anlamına göre
(topladı) ise, ism-i fail anlamında yani “toplayıcı” anlamıyla mastar olur.
Çünkü Kur’ân haber ve hükümleri bünyesinde toplamış bir kitaptır.[1]
Şer'î bir terim olarak Kur’ân ise; yüce
Allah'ın Rasûlü ve peygamberlerinin sonuncusu Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem'e indirilmiş
bulunan, Fatiha sûresi ile başlayıp, Nâs sûresiyle biten yüce Allah'ın
kelâmıdır.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Hiç şüphesiz ki Kur’ân'ı sana kısım
kısım biz indirdik."
(el-İnsan, 76/23)
"Muhakkak biz onu anlayıp düşünesiniz
diye arapça bir Kur’ân olarak indirdik." (Yusuf, 12/2)
Yüce Allah bu Kur’ân-ı Kerîm'i
değişikliklere, bir şeyler eklemeye, ondan bir şey eksiltmeye, onu değiştirmeye
karşı korumuştur. Çünkü yüce Allah onu korumayı bizzat üzerine almış
bulunmaktadır:
"Şüphe yok ki o zikri (Kur’ân'ı) biz
indirdik. Onu koruyacak olan da biziz." (el-Hicr, 15/9)
Bundan dolayı pekçok asırlar geçmiş
olmakla birlikte Kur’ân düşmanlarından herhangi bir kimse onda bir değişiklik
yapmaya, bir şeyler eklemeye, eksiltmeye ya da değiştirmeye kalkışmamıştır.
Kalkışanların da yüce Allah üzerlerindeki perdeyi yırtmış ve gerçek durumunu
ortaya çıkartmıştır.
Yüce Allah Kur’ân-ı Kerîm'i büyüklüğüne,
mübarekliğine, etkisine, kapsamlılığına, onun kendisinden önceki kitaplar
üzerinde hakim oluşuna delâlet eden birçok vasıfla nitelendirmiş bulunmaktadır.
Yüce Allah buyuruyor
ki:
"Andolsunki biz sana tekrarlanan yediyi
ve şu Kur’ân-ı azîmi verdik." (el-Hicr, 15/87)
"Çok şerefli (Mecid) Kur’ân'a yemin
ederim ki..." (Kaf,
50/1)
"Âyetlerini düşünsünler, tam akıl
sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz hayır ve bereketi bol bir
kitaptır bu" (Sâd,
38/29)
"İşte bu, indirdiğimiz mübarek bir
kitaptır. Öyleyse ona uyun ve sakının ki, merhamet olunasınız." (el-En'am, 6/155)
"Gerçekten bu Kur’ân en doğru olana
iletir." (el-İsra,
17/9)
"Şayet biz bu Kur’ân'ı bir dağa
indirseydik muhakkak ki Allah'ın korkusundan onun başını eğerek dağılıp parça
parça olduğunu görürdün. İşte biz bu misalleri insanlara düşünsünler diye
veriyoruz." (el-Haşr,
59/21)
"Bir sûre indirildiği zaman içlerinden
bazıları: 'Bu hanginizin imanını arttırdı' derler. İman etmiş olanlara gelince
(her sûre inişi ile) daima onların imanını arttırmıştır ve onlar birbirleriyle
müjdeleşirler. Kalplerinde hastalık bulunanlara gelince onların murdarlıklarına
murdarlık katıp arttırdı ve onlar kâfir olarak ölüp gittiler." (et-Tevbe,
9/124-125)
"Şu Kur’ân bana onunla sizi ve her kime
ulaşırsa onları korkutup uyarmam için vahyolundu." (el-En'âm, 6/19)
"O halde kâfirlere itaat etme ve onlara
karşı bu Kur’ân ile büyük bir cihâd yap!" (el-Furkan, 25/52)
"Ve biz sana bu kitabı, herşeyi açıklayan
bir hidayet, bir rahmet ve müslümanlara bir müjde olmak üzere kısım kısım
indirdik." (en-Nahl,
16/89)
"Biz sana da kitabı hak ile kendinden
önce indirilen kitapları doğrulayıcı ve onlara karşı bir şahit (hakem) olmak
üzere indirdik. O halde aralarında Allah'ın indirdiği ile
hükmet." (el-Mâide,
5/48)
Kur’ân-ı Kerim, yüce Allah'ın Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem vasıtası ile
insanlara göndermiş olduğu İslam şeriatının kaynağıdır.
Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Bu hususta yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Hak ile batılı ayırdedici olanı
(Furkanı) âlemlere uyarıcı olsun diye kuluna indiren (Allah) ne yüce, ne
mübarektir!" (el-Furkan,
25/1)
"Bu insanları Rablerinin izniyle
karanlıklardan nura yegane galip, hamde layık olan (Allah)'ın yoluna çıkarman
için sana indirdiğimiz bir kitaptır. O Allah ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi
O'nundur. (Uğrayacakları) şiddetli azaptan dolayı vay o kafirlerin
haline!" (İbrahim,
14/1-2)
Yine Kur’ân'ın tespit ettiği gibi Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’in sünneti de teşri için bir kaynaktır.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Peygambere itaat eden gerçekte Allah'a
itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse zaten biz seni onların üzerine bir
koruyucu göndermedik."
(en-Nisâ, 4/80)
"Kim Allah'a ve Rasûlüne isyan ederse
şüphesiz apaçık bir sapıklıkla sapmış olur." (el-Ahzab, 33/36)
"Hem peygamber size ne verdiyse onu alın.
Neyi yasak etti ise de sakının." (el-Haşr, 59/7)
"De ki: 'Eğer Allah'ı seviyorsanız bana
uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah günahları çokça
bağışlayandır, rahîm olandır." (Âl-i İmran, 3/31)
1. Kur’ân'ın Nüzûlü
Kur’ân ilk olarak Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem'e ramazan
ayında, kadir gecesinde nazil oldu.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Doğrusu biz onu
(Kur’ân'ı) kadir gecesinde indirdik." (el-Kadr,
97/1)
"Şüphesiz biz onu mübarek bir gecede
indirdik. Muhakkak biz korkutup uyaranlarız. O gecede hikmetli herbir iş
tarafımızdan bir emir ile ayrılır." (ed-Duhan, 44/3-4)
"O ramazan ayı ki Kur’ân onda
indirilmiştir. (O Kur’ân) insanları hidayete erdirmek, doğru yolu ve hak ile
batılı ayırdeden hükümleri açıklamak üzere indirilmiştir." (el-Bakara, 2/185)
Kur’ân Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem efendimize
ilk indirilmeye başladığında ilim ehlince meşhur olan görüşe göre kırk yaşında
idi. Bu görüş, İbn Abbas Radıyallahu
anh ile Ata, Said b. el-Müseyyeb ve başkalarından bu görüş rivayet edilmiş
bulunmaktadır. Bu yaşta kişinin rüşdü tamamlanmakta, aklı kemale ermekte, idraki
mükemmel noktaya erişmektedir.
Yüce Allah'tan Kur’ân-ı Kerim'i
Rasûlullah’a indiren ise şerefli melekler arasından mukarreb meleklerden birisi
olan Cebrail Aleyhisselam'dır:
"Muhakkak ki bu âlemlerin Rabbinin
indirdiğidir. Onu Ruhu'l-Emin uyarıcılardan olasın diye kalbin üzere apaçık bir
arapça lisan ile indirdi." (eş-Şuarâ,
26/192-195)
Cebrail Aleyhisselam'ın kerem (yüce şan ve
şeref), güç, Allah'a yakınlık, sair melekler arasında üstün bir mevki ve
saygınlık, emanet, güzellik ve paklık gibi öğülmeye değer pek büyük nitelikleri
vardır. Bütün bunlar onun yüce Allah'ın vahyini rasûllerine götürmek üzere bir
elçilik görevini ifa etmeye ehil olmasını sağlamış niteliklerdir.
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Şüphe yok ki o, çok şerefli bir elçinin
(getirdiği) sözüdür. Büyük bir güç sahibi Arşın sahibinin nezdinde yüksek bir
mevki sahibi olan bir elçinin. (Üstelik) orada kendisine itaat edilendir,
oldukça emindir."
(et-Tekvîr, 81/19-21)
"Ona çetin güçler sahibi öğretti. O pek
büyük bir güce sahiptir. Hemen o en yüksek ufukta iken asıl şeklinde
doğruluverdi." (en-Necm,
53/5-7)
"De ki: 'Onu (Kur’ân'ı) Ruhu'l-Kudüs
(Cebrail) iman edenlere hem bir sebat vermek, hem müslümanlara bir hidayet ve
bir müjde olmak üzere Rabbinden hak olarak indirmiştir.'" (en-Nahl, 16/102)
Yüce Allah bizlere kendi nezdinden
Kur’ân-ı Kerim'i indiren Cebrail'in niteliklerini böylece açıklamış
bulunmaktadır. Bunlar Kur’ân-ı Kerim'in azametine, yüce Allah'ın ona gösterdiği
itinaya bir delildir. Çünkü o pek büyük olan bir varlığı, ancak pek büyük olan
işler için elçi olarak gönderir.
2. Kur’ân'dan İlk İnen Buyruklar
Kesin ve mutlak olarak Kur’ân'ın ilk inen
buyrukları el-Alak suresinin ilk beş ayetini teşkil eden şu buyruklardır:
"Rabbinin adıyla oku! O insanı alak’tan
yarattı. Oku Rabbin en kerîm olandır. O kalemle (yazmayı) öğretendir. İnsana
bilmediğini o öğretti."
(el-Alak, 96/1-5)
Bundan sonra vahiy bir süre gecikti. Daha
sonra el-Müddessir sûresinin ilk beş âyeti nazil oldu:
"Ey örtünüp bürünen! Kalk (ve) artık
uyar. Yalnız Rabbini yücelt, elbiseni temizle, pisliklerden uzak
dur." (el-Müddessir,
74/1-5)
Buhârî'yle, Muslim'in Sahih’lerinde[2] Âişe Radıyallahu anha'dan vahyin nasıl
başladığı ile ilgili olarak şöyle dediği rivayet edilmektedir: Nihayet o Hira
dağında iken hak (vahiy) ona geldi. Melek gelip ona: Oku dedi. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem: Ben okuma bilmiyorum dedi... diye
hadisin geri kalan bölümlerini zikrettiler. Bu hadisde şu ifadeler de yer
almaktadır: Daha sonra dedi ki: "Yaratan
Rabbinin adıyla oku... İnsana bilmediğini öğretti."
Yine Buhârî ile Muslim'de[3]
Câbir Radıyallahu anh'dan gelen rivayete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem vahyin bir süre kesintiye uğraması (fetreti)ni anlatırken şunları söylemektedir: "Ben yürüyorken ansızın semadan bir ses işittim..." diye hadisi zikretti. Hadisde şu ifadeler de yer almaktadır. Yüce Allah ona: "Ey örtünüp bürünen kalk ve artık uyar" buyruklarından itibaren: "Pisliklerden uzak dur" buyruklarına kadar olan bölümü indirdi.
Câbir Radıyallahu anh'dan gelen rivayete göre Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem vahyin bir süre kesintiye uğraması (fetreti)ni anlatırken şunları söylemektedir: "Ben yürüyorken ansızın semadan bir ses işittim..." diye hadisi zikretti. Hadisde şu ifadeler de yer almaktadır. Yüce Allah ona: "Ey örtünüp bürünen kalk ve artık uyar" buyruklarından itibaren: "Pisliklerden uzak dur" buyruklarına kadar olan bölümü indirdi.
Diğer taraftan haklarında ilk defa
indirildikleri belirtilmekle birlikte belli bir şeyi gözönünde bulundurarak
indirildikleri kastedilen buyruklar da vardır. Buna göre buradaki "ilklik"
kayıtlı bir ilkliktir. Câbir Radıyallahu
anh'dan Buhârî ile Muslim'de[4] yer alan şu
hadiste görüldüğü gibi: Ebu Seleme b. Abdurrahman ona: Kur’ân'ın hangi bölümü
ilk olarak nazil oldu, diye sordu. Câbir: "Ey örtünüp bürünen" dedi. Ebu Seleme
dedi ki: Bana ilk inen buyruğun: "Yaratan
Rabbinin adıyla oku" buyruğu olduğu haber verildi. Câbir dedi ki: Ben sana
ancak Rasûlullah Sallallahu aleyhi
vesellem'in bildirdiğini söylüyorum. Rasûlullah Sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
"Ben Hira'da ibadete çekildim. İbadet
süremi bitirince aşağı indim..." deyip hadisin geri kalan bölümünü nakletti.
Bu hadiste şu ifadeler de yer almaktadır: "Hatice'nin yanına vardım. Onlara beni örtünüz ve üzerime soğuk su dökünüz dedim. Üzerime: "Ey örtünüp bürünen" buyruğundan itibaren "pisliklerden uzak dur" buyruğuna kadar olan bölümler nâzil oldu.
Bu hadiste şu ifadeler de yer almaktadır: "Hatice'nin yanına vardım. Onlara beni örtünüz ve üzerime soğuk su dökünüz dedim. Üzerime: "Ey örtünüp bürünen" buyruğundan itibaren "pisliklerden uzak dur" buyruğuna kadar olan bölümler nâzil oldu.
Câbir Radıyallahu anh'ın sözünü ettiği bu
ilklik, vahyin fetrete kesilmesi itibariyle ilk nâzil olan buyruklardır. Yahutta
risalet ile ilgili ilk nazil olan buyruklardır. Çünkü İkra’ (el-Âlak) sûresinden
ilk nâzil olan buyruklar ile Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in nubuvveti
sabit olmuştur. el-Müddessir suresinden ilk nâzil olan buyruklar ile de
Peygamber Sallallahu aleyhi
vesellem’e hitaben "kalk ve artık
uyar" buyruğu ile de risalet verilmiştir. Bundan dolayı ilim ehli şöyle
demişlerdir: Peygamber Sallallahu aleyhi
vesellem'e "İkra’: oku" emri ile nubuvvet, "el-Müddessir" sûresi ile de
risalet verilmiştir.
وصلى الله على سيدنا محمد , وعلى آله وصحبة وسلم
[1] Yine ism-i mef’ul yani “toplanmış” anlamına gelmesi de
mümkündür. Çünkü Kur’ân, mushaflarda ve kalplerde toplanmış bir kitaptır.
[2] Buhârî, Vahyin Başlangıcı Kitabı I. Bâb; Muslim, İman
kitabı 73.Bâb.
[3] Buhârî, Vahyin Başlangıcı Kitabı I. Bâb; Muslim, İman
Kitabı 73. Bâb.
[4] Buhârî, Tefsir Kitabı 3. Bâb; Muslim, İman kitabı 73.
Bâb.