Tağutlara Yasama Yetkisi Vermek (Oy Kullanmak)



بسم الله الرحمن الرحيم

     Şurası ayan beyan ortadadır ki, Allah’a ait olan bir hakkın Allah’tan gasp edilmesi ve kullara verilmesi kişiyi müşrik yapan amellerdendi. Ve yine teşri, yasama, hâkimiyet hakkı sadece ama sadece Allah’ındır. Her kim ki bu hakkı kendi üzerinde görürse, ilahlık ve rablik iddiasında bulunarak haddi aşmıştır. Ve aynı şekilde her kim de sadece Allah’a ait olan bu hakkı Allah’tan başkalarına tahsis ederse Allah’a şirk koşmuştur ve müşriklerden olmuştur.
   
     Bilindiği üzere demokratik ülkelerde belirli zaman aralıklarında parlamentoya vekil tayin etmek için seçimler yapılmakta, insanlar belli bir gün koşarak sandık başlarına gitmekte ve her hangi bir partiye oy vermekte ya da hiçbir partiye oy vermeden boş oy atmaktadırlar. Belirli bir oy oranına sahip olan partilerin milletvekilleri demokrasinin ibadet yeri olan parlamentoya girerek bir müddet orada çıkardıkları kanun ve yasalarla ülkeyi yönetmektedirler. Görevde kaldıkları sürece birçok kanun ve yasa çıkarmakta, çıkardıkları bu kanun ve yasalarla insanları yönetmektedirler.

     İster her hangi bir partiye oy vermek suretiyle olsun, isterse de boş oy kullanmak suretiyle olsun bugün demokratik ülkelerde belirli aralıklarla yapılan demokratik seçimlere katılarak oy kullanmak apaçık bir şekilde Allah’a şirk koşmanın ve müşrikliğin kendisidir.

     Bilinmesi gerekir ki bugün demokrasinin parlamentolarında kanun ve hüküm çıkaran, yasa koyan, hüküm vaaz eden bütün parlamenterler birer tağut konumundadırlar. Bu yüzden kişiye emredilen tağutu inkâr etmektir. Yoksa kişiye kendisi için belirli seçim dönemlerinde yeni yeni tağutlar seçmek emredilmemiştir. Bu emre rağmen her üç-beş yılda bir kendine yeni tağutlar seçmek üzere demokratik sistemin öngördüğü seçimlere katılmak, işte Allah’ı inkâr ederek tağutlara iman etmenin en açık göstergesidir.

     Diğer taraftan bu seçimlere katılmak hükmetme, yönetme ve idare etme yetkisini Allah’tan başkasına yani milletvekillerine vermek olduğu için sahibini İslam dininden çıkaran bir ameldir.

     İslam’da yönetme, idare etme, kanun ve yasa çıkarma hakkı ancak Allahu Tealâ’ya aittir. Allah’tan başka hiç kimsenin, insanların yaşamlarına dair kanun ve hüküm çıkarma yetkisi yoktur. İnsanı Allahu Tealâ yaratmıştır ve insanoğlunun uyması gereken kuralları ancak O belirleyecektir.
   
     “Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (12 Yusuf /40)

     “Hüküm ancak Allah’ındır. Ben ona tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız ona tevekkül etsinler” (12, Yusuf/67)

     Hüküm ancak Allah’ındır. Allah u Tealâ bizleri yaratmış ve uymamız gereken kuralları resulleri vasıtasıyla bizlere bildirmiştir. Son Resul Muhammed (sas) aracılığı ile de uymamız gereken emirleri, kaçınmamız gereken yasakları ve bu yasaklara uymayanlara karşı uygulanması gereken cezai müeyyideleri çok açık bir şekilde bildirmiştir.

     Burada örnek vermek gerekirse Allahu Tealâ bizlere belirli vakitlerde yine belirli rekâtlarda namaz kılmamızı, Ramazan ayında oruç tutmamızı ve bunun gibi daha birçok ameli emretmiştir. Yine Allahu Tealâ içki içmeyi, faizi, zina etmeyi, kumar oynamayı, yetimlerin mallarını haksız bir şekilde yemeyi bizlere yasaklamıştır. Ve bu yasaklara uymayan kimselere de dünyada uygulanmak üzere belirli cezalar tayin etmiştir. Hırsızlık yapanın elini kesmek, zina eden kimseye bekâr ise yüz değnek vurulması, evli ise recmedilmesi Allahu Tealâ’nın koymuş olduğu bu cezalara birer örnektir.

     Bilindiği üzere demokratik ülkelerde insanların seçmiş olduğu vekiller vasıtasıyla Allah’ın emir ve yasakları bütünüyle bir kenara atılmış ve Allah’ın suçlular için öngördüğü dünyevî cezalar hiçe sayılmıştır. Allahu Tealâ içki içilmesini, kumar oynanmasını, faizle alış verişte bulunmayı haram kılarken bugün bu yasakların hepsi serbest bırakılmıştır. Allahu Tealâ’nın suçlular için öngördüğü cezalar görmezden gelinmiş ve demokrasinin ibadethaneleri olan parlamentolarda çıkarılan kanunlarla suçlular için yeni cezalar belirlenmiştir. Allahu Tealâ hırsızın elinin kesilmesini emrederken, beşeri kanunlar sadece belirli bir süre hapis cezasını uygun görmüşlerdir.

     İşte tüm bu cinayetler, tüm bu suçlar insanların belirli zamanlarda sandık başına giderek oy atmaları suretiyle idareye sahip olan vekiller eliyle işlenmektedir. Ve oy kullanan bu suçları işleyeceklerini bildiğin halde onlara oy atmak suretiyle suçlarında onlarla ortak olmaktadır.

     Yukarıda da söylediğimiz gibi hüküm koyma, kanun çıkarma, suç ve ceza belirleme yetkisi sadece ama sadece Allah’a ait iken, insan bu yetkiyi Allah’tan alıp insanlara vermekte ve sandık başına giderek oy kullanmak suretiyle adeta şöyle haykırmaktadır:

     “Ey şu partinin adayları! Ben sizi, bizleri yönetmeniz için vekil tayin ediyorum. Sizler ülke yönetiminde söz sahibi olarak kendi çıkardığınız kanun ve yasalarla bizleri en iyi şekilde yönetin. Bizler için uymamız gereken kanunlar çıkarın, yasaklar belirleyin ve sizin belirlediğiniz yasaklara uymayanlar için de cezai müeyyideler tayin ederek onları insanlar üzerinde uygulayın.”

     Bu fiilinin Allah’ın kitabında tek bir karşılığı vardır, o da müşriklik yani Allah’a ortak koşmaktır.