İSLÂMDA DOST VE DÜŞMAN

 
İSLÂMDA DOST VE DÜŞMAN




      Hamd, Alemlerin Rabbi Allah’a mahsustur. Salâtü Selâm Resûlullah’ın, Ehlinin, Sahabesinin ve de kıyamete kadar onları dost edinen herkesin üzerine olsun.
      Müslümanlıktan söz eden birçok insan, İslâm’da dost ve düşman kavramını (usulu din’dendir) akide ve ibâdetlerle ilgisi olmadığı vehmine kapılarak ihmâl etmektedir.
     Müslümanlara faydalı olabilmek, bu önemli konuda onları uyarmak gâyesiyle bu küçük yazıyı yayınlamayı uygun bulduk. Umarız ki Allah c.c bunu vesile kılarak dilediği kulunu hidâyete erdirir. Şüphesiz yardım istenilecek olan yalnız O’dur.

KELİME İTİBÂRİYLE DOSTLUK VE DÜŞMANLIK

      Dostluk; sevgi, muhabbettir. Karşılık beklemeden, muhabbetinden dolayı tarafını tuttuğun kimseye velî (velâ) denir. Bir başka ifâdeyle dostluk, başkasını kendine yakın hissetmendir.
     Dostluk, düşmanlığın karşıtı, zıt anlamlısıdır. Açık bir tanımlamayla dostluk; birini severek mutlak olarak ona uymak, tâbi olmak demektir. Nitekim Allahu Teâlâ Kitab’ında: "Şeytanın nüfuzu, sadece onu dost edinenler ve onun vesvesesiyle Allah’a ortak koşanlaradır(Nahl, 100) buyurmuştur.
    Dostluk (velâ) aynı zamanda yardım manasına da gelir. Mümtehine Sûresi 9. âyette Allahu Teâlâ:
"Allah, ancak sizinle din hususunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanıza yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onları dost edinirse, işte onlar, zâlimlerdir" buyurmaktadır.
     Düşmanlık; bir kimseyi sevmemek, ona karşı tavır almak demektir. İntikam almak, zarar vermek için kalpte yerleşmiş olan bir duygu, dostluğun karşıtıdır.

İSLÂM’DA DOST VE DÜŞMAN KAVRAMI

     Dostluğun temeli sevgi, düşmanlığınki ise buğzetmektir. Dolayısıyla yardım, iyilik, cihat, hicret vb. gibi bedenî olsun, kalple ilgili olsun ; bütün ameller hakikatte dost-düşman kavramının içindedir. Evet, muvahhid kardeşim! Öyleyse Allah c.c nün bizden; müslümanları sevmemizi, kâfirlerden de nefret etmemizi istediğini, ayrıca bunun Allah’ın bir emri olduğunu iyi bilmeliyiz.

DOST-DÜŞMAN KAVRAMININ ÖNEMİ

     Aşağıda geleceği gibi İslâm’da dost ve düşman kavramının ayrı bir önemi vardır.
1- La ilâhe illallah şehâdetinden bir parçadır. Yâni Allah’tan başka kendisine kulluk edilen her şeyden uzaklaşma, beri olmaktır.
2- İmanın sağlam bir kulbudur. Allah Resûlü (S.A.V.) : "İmanın en sağlam kulpu Allah için dostluk, Allah için düşmanlıktır. Allah için sevmek, Allah için nefret etmektir." (Ahmed) buyurmuştur.
3- İmanın tadını almak için bir sebeptir. Zirâ Allah Resûlü (S.A.V.) : "Şu üç haslet kimde bulunursa o imanın tadını almıştır: Allah ve Resûlü’nü herkesten daha çok sevmek, başkasını ancak Allah rızâsı için sevmek, Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi korkunç bulmak." (Buhari, Müslim) buyurmuştur.
4- Dost-düşman bilincinin kişide oluşmasıyla imân kâmil noktaya ulaşır. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) bunu bizlere: "Kim Allah için sever, Allah için nefret ederse ve Allah için verir, Allah için yasaklarsa, imanı kemâle ermiştir." (Buhari, Müslim) diyerek açıklamaktadır.
5- Her kim Allah c.c’den başkasını sever, O’nun dini’nden başka bir yol edinirse, alemlerin Rabb’ini, Allah’ı celle Celalühü inkâr etmiş, kâfir olmuştur. Çünkü Allahu Teâlâ: "Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz onlardan olur..." (Mâide, 51) buyurmuştur.

İNANÇTA DOST VE DÜŞMAN

     Dostu, düşmanı bilme hadisesi Şer’an farzdır. Kelime-i Şehâdet’in sahih olma gereklerinden ve şartlarından bir tanesidir. Şu ayet-i celile buna delildir: "İnsanlardan bazıları, Allah’tan başka varlıkları O’na eşler koşarlar. Onları, Allah’ı sevdikleri gibi severler. Mü’minler ise, en çok Allah’ı severler" (Bakara, 165)
     Resûlullah (S.A.V.) : Sizlerden biri; beni çocuğundan, anne-babasından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, iman etmiş olmaz (Buhari, Müslim) Ve Mü’minden başka arkadaş edinme! Yemeğini de ancak muttaki olan yesin! (Sahihul Câmî) buyurmuşlardır.

BU KAVRAMA GÖRE İNSAN SINIFLARI

1- Mutlak dost edinilmesi gerekenler: Bunlar, Allah Ve Resûlü’ne (S.A.V.) İman edip dinin şiarlarını yalnız Allah’a hâlis kılarak yerine getiren mü’minlerdir.
2- Bir yönden dost edinilmesi, diğer yönden de buğzedilmesi gerekenler: Küfre götürmeyecek oranda dinin vâciplerini terkedip, günah işleyen âsi müslümanlar gibi. Abdullah b. Hımâr içkili bir şekilde getirilirken, Sahabelerden bazısı ona lânet etmişti. Ancak Resûlullah (S.A.V.) Onu lânetlemeyln! Çünkü o Allah ve Resûlü’nü seviyor diyerek uyarmıştı (Buhari).
3- Mutlak düşman bilinecek kimseler: Yahudi, hıristiyan ya da Mecûsi v.b. olsun, bütün müşrik ve kâfirler bu kabildendir. Aynı şekilde bu müslümanlardan; Allah’tan başkasına yalvarıp, münâcâtta bulunanlar, yine O’ndan başkasına tevekkül eden ya da Allah’a, Resûlü’ne, O’nun temiz dini’ne, İslâm’ına dil uzatan insanlara ve benzerlerine de şâmildir.