ALLAH (c.c) İLE ARALARINA ARACI KOYANLAR ve KUR'ANI HERKES ANLAYAMAZ DİYENLER



بسم الله الرحمن الرحيم

Şirk, yalnız Allah'a ait bir kısım isim ve sıfatları başka varlıklarda da görmek, onları o konuda Allah ile ortak saymaktır. Bu varlıklar daha çok, din büyükleri olur. Onlar Allah'a yakın bilindiği için o isim ve sıfatları onlara vermek fazla rahatsız edici olmaz. Bu, onları Allah'a karşı arabulucu konumuna sokar. Allah ile olacak işlerde bunların aracılığına ihtiyaç duyulmaya başlanır. Artık onlara, Allah'a boyun eğer gibi boyun eğmek zor olmaz. Böylece o büyüklerin her biri bir İlah yerine konmuş olur.
Tuzağın önüne hoş şeyler konur. Din büyükleri bu konuda bulunmaz bir malzemedir. Tuzağın iki büyük engeli akıl ve Kur'an'dır. Engelleri aşmak için duygusallık öne alınır. Dinin akıl değil, bir gönül işi olduğu söylenir. Bu, insanları, Kur'an'ı anlayamayacakları yalanına inandırmayı kolaylaştırır. Artık önlerine hangi ayet konsa görmezlikten gelirler. Kendi özgüvenleri kaybolur. Üstlerine pislikler yığılmaya başlar "Allah'ın izni olmadıkça hiç kimsenin inanması sözkonusu değildir. Allah, aklını kullanmayanları en yüz kızartıcı iğrençliğin kucağına atar".(Yunus - 100) Şeytanlar başlarını sarar, onlarla yakın arkadaş olurlar. Doğru yolla ilişkileri kesilir ama kendilerini o yolun ortasında sanırlar. "

"Kim Rahman'ın Kur'an'ından yüz çevirirse ona, bir şeytanı arkadaş veririz ve o şeytan artık onun ayrılmaz dostudur."


" O şeytanlar bunları doğru yoldan çıkardıkları halde bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar." (Zuhruf 36-37)

Bazı insanlar Allah'la aralarında aracı kullanarak duada istekte bulunmaktadırlar. Halbuki Allah'u tealanın insanlara ulaşabilmesi için veya inanların Allah (c.c)'a ulaşabilmesi için aracıya ihtiyacı yoktur. Bunları ileri sürenlerinde şeri bir delili yoktur. Uydurma laflarla, uydurma hadislerle insanları sömürerek bir insanın etrafında toplamaktadırlar. Özelliklede bu insanlara Kur'an ayetlerinin çeşitli anlamlara geldiğini, her okuyan kişinin bunları anlayamayacağını, Kur'an'ı anlamak için alim olmak gerektiğini söyleyerek o insanları Kur'an okumaktan uzak tutmaktadırlar. Kur'an'dan uzak kalan insanlarda artık hakkı aramak yerine onlara söylenenleri hak olarak kabul etmektedirler. Halbuki Allah'u teala Kur'anı kerimde bizlere Ayetlerinin açık, anlaşılır bir şekilde indirildiğini buyuruyor.

"Gerçekten size Allah tarafından bir ışık, bir açıklayıcı kitap geldi." (maide 15)


"Biz Kur'anı işte böyle açık ayetler halinde indirdik. Hiç kuşkusuz Allah istediği kimseyi doğru yola iletir." (Hac 16)


"De ki; "O, size üstünüzden ya da ayaklarınızın altından azap göndermeye veya düşman gruplara ayırarak size birbirinizin hıncını, birbirinizin terörünü, acısını tattırmaya kadirdir. Ola ki, anlarlar diye, ayetlerimizi çeşitli açılardan nasıl açıkladığımızı görüyor musun? 
(en-am 65)


"O ki, karanın ve denizin karanlıklarında yolunuzu şaşırmayasınız diye size yıldızları kılavuz yaptı. Biz bilenler için ayetleri ayrıntılı biçimde açıkladık. (en-am 97)


"Elif, Lâm, Ra. Bu Kur'an, her işi yerinde ve her şeyden haberdar olan Allah tarafından muhkem, uyumlu cümlelerle örülen, sonra ayrıntılı biçimde açıklanan ayetlerden oluşmuş bir kitaptır." (hud 1)

Bu ayetlerden de açık ve net bir şekilde gördüğümüz üzere Allah (c.c) Kur'an ayetlerini anlaşılması zor ayetler olarak değil de aksine açık, net ve anlaşılabilir bir şekilde indirmiştir. Hala herkes Kur'anı anlamaz, ilmi yetmez gibi düşüncelerle ne Kur'an okuyor ne Sünnete bakıyor. Yardımın yalnız Allah'tan dilenmesi gerekirken onlar ölülerinden yardım diliyorlar buda yetmiyor onları Allah'la aralarında aracı tutuyorlar.

İslam'ı bozan bu durum, Kureyş müşriklerinin işledikleri durumdur. Onlar, Allah-u teala'nın rabliğine iman ediyorlar, fakat bununla birlikte Allah-u teala'ya yaklaşmak için vasıtalar ve araçlar tayin ediyorlardı.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"İyi bilinmelidir ki halis din Allah'ındır. Allah' tan başka dostlar edinenler: "Bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye onlara ibadet ediyoruz" derler. Doğrusu Allah ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz yalancı ve kafir olan kimseyi doğru yola eriştirmez." (Zümer: 3)


"Onlar Allah'tan başka kendilerine fayda da zarar da veremeyen şeylere taparlar ve: "Bunlar Allah katında şefaatçilerimizdir" derler. Ey Muhammed! De ki: "Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?" Allah onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir." (Yunus: 18)

İslam'ı bozan bu durum zamanımızda kendisini İslam'a nisbet eden bir çok kimse tarafından işlenmektedir. Öyle ki bu kimseler de tıpkı Kureyş müşrikleri gibi Allah-u teala'ya yaklaşmak için Allah'la kendileri arasında vasıtalar tayin etmişlerdir.

Fakat zamanımızdaki bu gibi kimselerin Kureyş müşriklerinden tek farkları; kendilerini İslam'a nisbet ederek Muhammed aleyhisselam'ın son nebi ve rasul olduğuna inandıklarını, ona ve Allah katından getirdiklerine iman ettiklerini söylemeleridir. Oysa onlarınki sadece kuru bir iddiadan başka bir şey değildir. Zira onlar, içinde bulundukları durumları sebebiyle rasullerin hidayet yolundan çokça uzaktadırlar.

Kureyş müşrikleri, Allah-u teala'nın yaratıcı, rızık verici, öldüren, dirilten ve bütün işleri elinde bulunduran yüce varlık olduğuna inanmalarına rağmen yine de müslüman ve muvahhid olarak görülmediler. Bilakis müşrik olarak görüldüler. Zira onlar, Allah'la aralarında vasıtalar tayin etmişlerdi. Tıpkı zamanımızda yapıldığı gibi...

Öyle ki zamanımızda da mezarları yücelten, onlara kurban kesen, adak adayan, ölülerden medet uman, ölü veya diri kimseleri Allah'ın velisi görüp, onları Allah'a ulaşmada vasıta tayin eden, rabıta yapan ve bunlar gibi Kureyş müşriklerinin yaptıklarına benzer amelleri sergileyen kimseleri çokça görmemiz mümkün.